Türkiye’de Üstün Zekalı Doğmak
|Türkiye’de Üstün Zekalı Doğmak
Arkadaşlar ülkemizde üstün zekalı çocuklarımızın sorunlarına değinen, Üstün Zekalılar Eğitim Danışmanı Gürkan Yaşar’ın kaleme aldığı “Türkiye’de Üstün Zekalı Doğmak” adlı yazıyı sizlerle paylaşıyorum.
Birden fazla çocuğu olan aileler ve öğrencisi olan öğretmenler bilir ki, her çocuğun diğerine göre birçok farklı yönleri bulunmaktadır. Her çocuğun kişiliği, zeka potansiyeli, ilgi alanı, yetenek alanı, öğrenme stili, birbirinden farklıdır.Aynı yaşta olmalarına rağmen farklı potansiyele sahip olan çocuklar arasında, akademik ve sosyal açıdan farklılıklar görülmekte, bu durumda, bütün okul gününü beraber geçiren çocuklar arasında çeşitli problemlere yol açmaktadır. Örneğin kelime dağarcığı çok iyi olan üstün zekalı bir kız çocuğu, arkadaşlarıyla oyun oynarken çok fazla şey bildiğinden dolayı, arkadaşlarını yönlendirmek ,grup içerisinde lider olmak isteyebilir. Bu durumu arkadaşları muhtemelen hoş karşılamayacaklardır. Eğer bir çocuk tarih kitapları okumayı çok seviyorsa, öğrendiklerini arkadaşlarıyla paylaşmak isteyecektir. Astronomiye ilgi duyan bir çocuk kara delikler hakkında çok fazla bilgiye sahipse,arkadaşlarının da kara delikler hakkında bilgiye sahip olması gerektiğini düşünmektedir. Öğrendiği bilgiler arkadaşları tarafından garip karşılanacağından ve bir çok arkadaşının ilgisini çekmeyeceğinden, bilgilerini öğretmeni ile paylaşmaya başlar ve sınıfta sadece öğretmeni ile iletişim kurar.Eğer öğretmeni de bildiği konular hakkında hiçbir bilgiye sahip değilse öğretmeni ile de ilişki kurmayacaktır.Öğretmenin geniş bir bilgi hazinesi varsa bu bilgiler öğretmenin ilgisini çekmesiyle birlikte sınıftaki çocuklar arasında kıskançlıklar başlar ve öğrenciye karşı tavır almaya başlarlar.Çok farklı alanlarda derinlemesine bilgi sahibi olan üstün zekalı çocuklar ,arkadaşlarından hiçbir geri bildirim alamayınca, arkadaşlarının normal olmadığını düşünecektir.Bu durumda sınıf arkadaşları da onun normal olmadığını düşünecektir.Her iki taraf zamanla birbirine yabancılaşmaya başlar ve aradaki bağlar kopar.Üstün zekalı çocuklar sınıf tarafından dışlanmaya başlayabilir,okulda yalnızlığa mahkum olabilirler.Ya da sınıfta sürekli espri yapan öğretmenini ve arkadaşlarını zor durumda bırakan çocuklar haline gelebilirler.
Üstün zekalı çocuklar, üstün zekalı olarak doğarlar sonradan eğitimle üstün zekalı olmazlar.Üstün zekalılar ülkemizde normal sınıflarda eğitim gördüklerinden dolayı, zamanla normalleşmeye başlarlar.Küçük yaşlarda yaratıcı, çok soru soran,bir çok ilgi alanına sahip üstün zekalı çocuklar zamanla hiçbir şeye ilgi duymamaya başlayabilirler yada yanlış yönlenmeyle gereksiz ilgi alanları edinebilirler.Örneğin bütün Avrupa liglerinin futbolcu kadrolarını ezberleyebilirler yada bilgisayar oyunu bağımlısı olabilirler.
Geleneksel eğitim metotlarına baktığımızda hep karma eğitim metodunun benimsendiğini görürüz. Geleneksel metotta öğrencilerin zeka potansiyelleri ilgi, yetenek alanları ne olursa olsun, aynı ortamda eğitim almaktadır.
Ülkemizdeki eğitim sistemi maalesef çocuklarımızı aynı kalıbın içine sokmaya çalışmaktadır. Birbirinden tamamen farklı olan çocuklara tek bir müfredat ve aynı öğretim stiliyle öğretim yapılmasına çalışılmaktadır.Milli eğitim bakanlığını bir fabrikaya benzetirsek,girdisi farklı çıktısı aynı olan bireyler ortaya çıkmakta.Farklı olan bireyler fabrikadan normalleşmiş şekilde çıkmakta.Amerika’da binden fazla kullanılan model, sistem vardır.Her okul kendi müfredat programını hazırlayıp uygulama özgürlüğüne sahiptir.Dolayısıyla girdiler farklı çıktılar farklıdır.
Çocukların birbirlerinden tamamen farklı olduklarını anlamadığımız sürece onları anlamamız mümkün değildir.
Eşit olmayan insanlara eşit davranmaktan daha büyük eşitsizlik olamaz.
Thomas Jefferson
Dünya’da testlerde en başarılı ülke olan Singapur’un milli eğitim bakanına sormuşlar: “Neden Singapurlu öğrenciler, Amerikalı akranlarına göre testlerde çok daha başarılı olmalarına rağmen, Amerikalı öğrenciler hayatta daha başarılı oluyorlar.Neden Amerika Dünya’nın en çok patent alan ülkesi? Niye Singapur’dan çok daha az oranda mucitler, araştırmacılar, liderler, girişimciler çıkıyor?” Bakanın cevabı “Siz yeteneğe, bizse sınav başarısına değer veriyoruz.Yetenek,yaratıcılık, merak duygusu gibi çok önemli şeyleri testler ile değerlendiremiyoruz.” ve çocuklar sistem içerisinde kayboluyor demiş.Türkiye‘de de aynı durum geçerli.
Amerika’da ve İsrail’de dahilere ve üstün zekalılara eğitim veren özel okullardan başka farklı uygulamalar da vardır. Ülkenin büyük üniversiteleri içinde gençlik merkezleri denen kendi yemekhanesi, yatakhanesi, laboratuarları olan ilköğretimden ve liselerden çocukların ve gençlerin gelip gerçek araştırmalara katıldıkları merkezler oluşturmuşlar. Çocuklar bu merkezlerde bir hafta on beş gün kalıp öğrenmenin zevkini tadıyorlar ve araştırmacı nasıl olunur öğreniyorlar. Merkezlerde yer alan deney araç gereçleri Türkiye’nin en iyi devlet üniversitesi sayılan Boğaziçi üniversitesinde bile yok.
İsrail’in kutsal şehri ve Müslümanlar için de büyük önemi olan Kudüs’te OFEK ismi ile bilinen ve ufuk anlamına gelen çok özel bir dahiler okulu vardır.Geleceğin Einstein’ı kabul edilen bu okulun öğrencilerinden Dan Glük 5 yaşında iken İsrail hükümetine yazdığı bir mektupta Filistin meselesinin çözümü ile ilgili ayrıntılı bir barış planı teklif etmişti.Bu mektup tabi ki hükümeti şaşırtmıştı.Kudüs’te ki bu dahiler okulunda seçilmiş profesörler ders vermektedir.Öğrencilerin ufuklarının sınırsız derecede açılmasıyla görevli bu okulda her şey bol miktarda not tutarak değil,zeka ve mantık jimnastiği yaparak,yaşayarak öğreniliyor.Genetik ve teknolojiye çok önem veriliyor.
Yıllar önce de İstanbul’da 5 yaşında Ahmet adında dahi bir çocuk Başbakan Erdoğan’a kürt sorununun çözümü ile ilgili bir mektup yazmıştı.
İsrail de dahiler okulunda eğitim gören Dan Glük geleceğin Einstein’ı kabul edilip devlet koruma altına alınmışken Ahmet şuan nerede, ne yapıyor bilen yok.