Üstün Yetenekli Çocuk Ailelerine Danışmanlık-3
|Üstün Yetenekli Çocuk Ailelerine Danışmanlık
Arkadaşlar sizlerle Üstün Yetenekli Çocuklar hakkında uzman olan Psikolog Linda Kreger Silverman tarafından yazılmış üstün yeteneğin erken tanısının önemini vurgulayan ve özel yetenekli çocuklara davranışlarımızı sorgulamamızı sağlayan , çocuğumuzu yetiştirirken bir çok konuda yol gösterici olacağına inandığım daha önce 1. ve 2. bölümlerini paylaştığım yazının 3. bölümünü paylaşmak istiyorum.
MOTİVASYON
Üstün yetenekli çocuklar, öğrenmeyi severler, okulda başarılı olmadıkları durumlarda bile öğrenmeye devam ederler. Örneğin, öz yardım(self-help) grubu oluşturan düşük başarılı gençler bir araya geldiklerinde, birbirleri ile ilgilerini, hobilerini ve tutkularını paylaşırlar ve diğerlerinin hatalarında hangi başarılar olduğuna bakarlar. Bir tanesi yılanlara deli olurken, bir diğeri bilgisayar programları ile ilgilenir. Birbirlerinden nasıl not tutulacağını, ev ödevlerinde kullanılabilecek ipuçlarını hatırlamayı, arkadaşlık kurmayı, okul ve kendileri hakkında farklı hissetmenin yollarını öğrenirler(Young&Johnson, 1991). “ Bazı öğretmenler, onları biraz yakından tanıdığınızda aslında o kadar da kötü değiller. Fizik öğretmenim, sonunda benim sınıftaki diğer öğrencilerden daha çok bilgi sahibi olduğumu ancak en büyük problemimin sadece testleri okuyamamak olduğunun farkına vardı.”
“Bütün yaptığım, buğday ve süt ürünleri tüketmeyi bırakmaktı; ve notlarım A’lara, B’lere yükseldi.” Hepsinden önemlisi, yalnız olmadıklarını öğreniyorlar.
“Kendi hakkımızda daha iyi hissetmemiz için bir yol bulduk. Akran grupları üzerinden deneyimlerimizi paylaşıyoruz ve okulda tam anlamıyla başarıya ulaşmaya başlıyoruz. İlk kez olarak, okulun üstesinden gelebileceğimizi hissettik. Gitmemiz gereken uzun bir yol var, daha önce hiç hissetmediğimiz bir iyimserlik hissettik.” (s.15)
Üstün çocuk ailelerinin danışmana başvurmasındaki temel sebep, çocukların düşük başarısı olmaktadır. Düşük başarılı çocukların çoğunluğu erkek çocuk olmaktadır. Kız çocuklarda da düşük başarı gözlenmekle beraber yetersiz oldukları alanlar erkek çocuklardan farklıdır; genellikle gecikme ve sosyalleşme ile ilişkilidir(Laffoon, Jenkins, Friedman & Tollefson,1989; Reis,1987; Shaw ve McCuen,1960). Düşük başarı gösteren çocuklar hiç zaman kaybedilmeden ayrıntılı değerlendirmeye alınmalıdır(Whitmore,1986). Yaşanan zorluğun kısa süreli mi uzun süreli mi; okul temelli mi, ev temelli mi olduğu araştırılmalıdır. Ailelere problemin ne zaman başladığını sormakla işe başlanmalıdır. Eğer aile çocuğun kolay bir bebek ve 5 yaşına kadar mükemmel geliştiğini, okula başladığında çocukta düşüş olduğunu söylerse sorunun akademik becerilerden kaynaklandığı düşünülür. Öte yandan, eğer çocuklarının doğumdan itibaren zor bir çocuk olduğunu, kardeşleriyle sürekli kavga ettiğini ve evdeki yaşam alanı savaş alanını anımsattığını söylüyorsa bu durumda aile danışmanlığının zorunlu olduğu açıkça görülür. Düşük başarı seviyesi bir yıldan kısa bir sürede fark edilen ve müdehale edilen bir öğrenci, uzun yıllar kronik olarak düşük başarı seyri göstermiş bir öğrenciye göre geri dönüşü çok daha kolay ve çabuk olacaktır. Sonraki adım bireysel zeka testi, başarı bataryası, benlik algı ölçümü (self-concept measure), yansıtıcı değerlendirme (projective asesment), (cümle tamamlama prosedürü gibi), hem çocuk hem aile tarafından tamamlanacak olan çocukluk skalası, içe dönüklük özellikleri (Silverman, 1985) (Characteristics of introversion), sadece çocuk tarafından tamamlanacak olan düşük başarı nedenleri envanteri, öğretmen kontrol listesi, ailedeki tüm bireyler için Myers-Brigs Tipi Envanteri(Myers,1962), ayrıntılı gelişimsel anketi ve görüşmeleri içeren değerlendirme aşamasıdır. Tanılayıcı değerlendirme düşük başarılı çocuklarla çalışma alanında vazgeçilmez bir aşamadır.
Çoğu zaman çocuk, “tembel” olarak adlandırılır ve aile, sorunun psikolojik olduğu söylenerek suçlanır. Üstün Yetenekli Çocuk Gelişim Merkezi’nin hizmet götürdüğü toplulukta, gizli öğrenme güçlüğünün düşük başarılı olmada birincil neden olduğu kanıtlanmıştır(Silverman, 1989). Düşük başarılı üstün yetenekli çocukların test profillerinde dikkate değer bir tutarlılık vardır; kelime dağarcığı, akıl ve mantık yürütme, uzaysal bağlantı ve matematiksel analiz, ardıl konularda (örneğin sayıları tekrarlama, cümle tekrarlama, düşük puanlarla birlikte, ölçüm kodlama, heceleme) yüksek puanlara erişme eğiliminde olmaktadırlar. Aradaki uyuşmazlık çok fazla değilse, problem belki de sadece öğrencinin öğrenme şekli ile öğretmenin öğretme şekli arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanmakta olabilir. Bu durum öğretmenin öğrenciye ulaşmak için farklı yollar denemesini sağlamakla (Silverman, 1998) ve kendi öğrenme şeklini anlaması için öğrenciye yardımcı olmakla düzeltilebilir. Bununla beraber, eğer aradaki uyuşmazlık aşırı ise (örneğin, 15 puan ve üstüne bölünen bir sözel performans, en yüksek ve en düşük değerler arasında en az 7 puan bulunan bir alt-test veya IQ testi ve başarı testleri arasında 30 puan fark) bu durumda öğrencide öğrenme güçlüğü olabilir. Üstün yetenekli çocuklarda zayıf yönler ve güçlü yönler sıklıkla birbirini maskeleyerek çocuğun orta düzey görünmesine neden olduğu için öğrenme güçlüğünün farkına varmak zordur. Ayrıca yeni testler 8örn. WISC-III, WPRSI-R) işlem hızı üzerine öyle çok vurgu yapmaktadır ki, öğrenme güçlü bulunan üstün yetenekli çocuğun puanı önemli ölçüde düşmektedir(Kaufman,1992). Tablo 2 de verilen tanılayıcı kontrol listesi, öğrenim güçlüğü olup olmadığını belirlemeye yardımcı olmak için, genel bir gözlemsel bilgi sağlar. Eğer bu listede yer alan maddelerin pek çoğu çocukta gözlemleniyorsa öğrencinin kapsamlı bir değerlendirmeye ihtiyacı vardır.
TABLO 2.ÖZEL YAZMA GÜÇLÜĞÜ TANILAYICI KONTROL LİSTESİ
Yazı yazarken bedeninin genel duruşu uygunsuz mudur?
Kalemini garip bir biçimde mi tutmaktadır?
Yazı yazarken, elinden, yüzünden ve kolundan geçen bir gerilim gözlüyor musunuz?
Belli bir yazıyı yazması yaşıtlarından daha çok vakit alır mı?
Kolayca yorulur ve bırakmak ister mi?
Kağıt üzerine harfleri yerleştirmesi alışık olmayan bir yolla mı olmaktadır?
Harflerin oluşturulması garip bir biçimde mi olmaktadır(örneğin diğerleri bir harfi yazmaya alttan başlıyorken o üstten mi başlıyor?)?
Büyük ve küçük harfleri birbirine karıştırır mı?
Ayrı yazılan harfleri ve el yazısını birbirine karıştırır mı?
El yazısı harfleri ayrı mıdır?
Ayrı yazmayı el yazısına tercih eder mi?
Harfleri yazması akışkanlıktan uzak mıdır?
Yedi yaşını geçtiği halde hala harfleri tersten mi yazmaktadır?
El yazısı okunaksız mıdır?
Hecelemesi zayıf mıdır?
Heceleyemediği kelimeleri yazmaktan kaçınmakta mıdır?
Kelime sonlarını unutmakta ve yarım mı bırakmaktadır?
Tekil ve çoğul isimleri karıştırmakta mıdır?
“they/the” gibi küçük, önemsiz bazı kelimeleri karıştırmakta mıdır?
Yumuşak söylenen sesleri (gardener kelimesinde yer alan d sesi gibi) unutmakta mıdır?
Sesbilgisini kavraması zayıf mıdır? (Ne söylemeye çalıştığını çözmek zor mudur?)
Değerlendirme ile ortaya çıkacak profile bağlı olarak değişik terapi yöntemleri tavsiye edilir. Wechsler testinde, sözel puanlara nazaran büyük ölçüde düşük performans puanı alan çocuklar, rutin olarak görme problemi olup olmadığının anlaşılması için göz uzmanına gönderilir. Eğer çocukların sağlık hikayesinde kronik kulak enfeksiyonu bulunuyorsa ve Sayı Dizileri Testi, Merkezi İşitsel Bataryasından düşük puanlar alıyorsa, işitsel problemlerin tanılanması için önerilebilir. Zayıf el-göz koordinasyonu ve hız problemi olan çocuklar sıklıkla duyu-motor entegrasyon terapisinden, yazılı görevler için bilgisayar kullanımından ve zaman sınırının ortadan kaldırılmasından faydalanırlar. (Bu durumda öğrenci kayıtlarına tavsiye mektubu ile birlikte SAT ve ACT testlerini zaman sınırı olmayan şartlarda aldıkları not edilmelidir.). Eğer test süresince dikkat dağınıklı açıkça belli oluyorsa, ailelere Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) semptomlarına yönelik bir kontrol listesi uygulanmalı ve ilaç tedavisine gerek olup olmadığını anlamak için ileri derecede değerlendirmeye yönlendirilmelidirler. Eğer duygusal problemler açıkça fark ediliyorsa, aile danışmanlığı veya oyun terapisi önerilmelidir. Danışmanlık genelde tüm psikolojik etkenler araştırıldıktan sonra, en son önerilen yol olmaktadır.
Çocuk veya aile danışmanlık için yerleştirilmeden önce ayrıca eğitimsel seçenekler de değerlendirilmelidir. Eğer problem çocuk okula başladıktan sonra ortaya çıkmışsa, bir başka öğretmene yönlendirme veya okul değiştirme çözüm olabilir. Problemin her zaman çocuktan kaynaklandığını söylemekten kaçınmalıyız(Roeper,1992); uygun olmayan bir eğitim üstün yetenekli çocukların motivasyonunu azaltır(Gross,1992; Whitmore,1989).
MBTI(Myers,1962) aile dinamiklerini değerlendirmede yardımcıdır. Ebeveyn ve çocuk arasındaki çatışma sıklıkla tarzlarının farklılığından gelmektedir. Çoğu durumda düşük başarılı üstün çocukların , ebeveynlerden en az birinin yargılama puanının yüksek olmasına karşın, algılama puanı yüksek olmaktadır. Algısı yüksek olan biri, esnek olur, pek çok şeyle ilgilenir, ve bir araya getirmeden önce pek çok kaynaktan bilgi almayı sever. Bir projeye başladıklarında çok yönlü araştırmayı sever, projenin yazmaya yeterli olması için geceye kadar bekler, ve sonra bütün gece ayakta kalıp yazarlar. Kronik düşük başarılı algısı yüksek biri, gerekli tüm bilgileri toplar ancak sentez yapıp kağıda dökmede yetersiz kalırlar. Sözel bir teste muhtemelen çok daha iyi bir puan alacaklardır, çünkü hatırı sayılır miktarda bilgiye sahiptirler. Eğer bir öğrenci yüksek algıya sahip, ancak tablo 2 de belirtildiği gibi ev ödevlerini seyrek olarak getiriyorsa, değerlendirme için bir işlemden bahsetmek çoğu zaman yardımcıdır. Yargılayıcı yapıda olan biri genelde düzenleyicidir, hedef odaklıdır, plan yapmaktan ve konulara bölmekten hoşlanır. Son teslim tarihi önemlidir; dakiktir. Yargılayıcı kişilik yapısında olan biri algısı yüksek bir çocuğunun olması durumunda heyecan duymaz. Yargılayıcı yapıdaki bu kişilerden bazıları aslında hayatta kalmak ve ailelerini destekleyebilmek için belirli davranışları öğrenmiş olan “reform/değişim geçirmiş algılayıcılar” olabilirler. Değişim geçirmiş algılayıcı ana babalar, çocuk üzerinde doğal yargıçlardan daha çok baskı unsuru oluşturabilirler, çünkü çocuğu onlara kendi öz benliklerini anımsatmaktadır. Öğrenme tarzı ve davranış bakımından çocuklarına benzeyen aileler genelde çocukları ile iyi geçinirler. Sıklıkla bunlar baba oğul ikilisi olurlar. Baba okuldayken düşük başarılı bir öğrenci olmuştur, ve oğlu da babasının kendisinde hoşlanmadığı bu özelliklerin aynası durumundadır. Öğrenme tarzının, bireysel özelliklerin, ve üstün yeteneklilik ve öğrenme güçlüğünün birleşiminin tartışılması, babalara oğullarını anlamak kadar kendilerini de daha iyi anlamalarında yardımcı olmaktadır. Danışmanın yardımcılığında baba oğlunun en büyük ortağı olabileceğinin farkına varmaya başlar. Oğluna zayıflığını nasıl telafi edebileceğini veya düzenli olmayı öğretebilir. Bu tartışmaların sonucu olarak daha derin bir bağlılık ortaya çıkar. Aynı zamanda hayatlarının bir noktasında “düzenleme konusunda zayıflık yaşayan” öğretmenler de düşük başarılı öğrencilere düzenli olma becerileri öğretmede etkili olmaktadırlar.
EV
Yetersizlik Hissetmek Ailelerin pek çoğu çocuklarının üstün yetenekli olduğunu öğrenmeye istekli değildir ve sevinmezler. Olağanüstü üstün yetenekli çocukların aileleriyle test sonuçlarını paylaştığımda, genelde kağıt mendil kutusu yakında olmaktadır. Bazıları için, çocuklarının gelişimsel yetersizliğine sahip olduğunu duymak büyük bir şoktur. İhtiyaçları genel sınıflarda kolayca karşılanabilen normal bir çocuğa sahip olma hayalini kaybetmiş olmanın yasını tutarlar(Meckstroth,1991). Her türlü olağan dışı durum aileler üzerine ağır bir sorumluluk yükü yüklemektedir(Freeman,1979), fakat diğer olağan dışı gruplardaki aileler sosyal desteğe sahipken, üstün yetenekli çocuk aileleri böyle bir destekten mahrumdur(Schetky,1981). “Elit” olarak adlandırılırlar ve fanatik okul gelişim hareketi tarafından “okul yapısını çocuklarının yararına değiştirme” arayışı içinde olmakla suçlanırlar(George, 1988, s.27). Aileler sıklıkla üstün yetenekli bir çocuğun gereksinimleri karşılamaya hazırlıklı olma konusunda yetersizlik duyarlar (Colengelo,1991; Parker, Ross &Deutsch,1980; Ross,1964). Bu problemler pek çok etkenin birleşimi ile ortaya çıkmaktadır; efsaneler ve üstün yetenekliler hakkında yanlış bilgilenmeler(Dettman&Colengelo, 1980); ileri zekalı olanlara karşı beslenen gizli düşmanlık(Singal,1991); ulaşılabilir kaynaklar hakkında yetersiz bilgiye sahip olmak(Dirks,19799; ve ailelerin limitli finansal kaynakları(Bloom,1985). Üstün yetenekli bir çocuk yetiştirmek çok pahalı olabilir ve bu amaçla ayrılmış bir finans kaynağı bulunmamaktadır.
Yüksek Gerginlik
Literatürde, bir çocuk üstün yetenekli olarak etiketlendikten sonra aile içinde çatışmaların çıktığını bulgulayan çalışmalar vardır(Cornell, 1984; Dirks, 1979; Fine, 1977). Çocuğun aile içindeki rolü ve ebeveynlerin çocuktan beklentilerinin çatışması, sıkça rastlanan endişe verici iki durumdur(Colengelo&Dettman,1983; Fine,1977). Delisle(1992) “Üstün yeteneklilik kadar önemli bir özelliğin; hem aile hem de çocuğun ailedeki rolü üzerinde, ebeveyn-çocuk etkileşiminde bazı değişiklikler gerektiren özel bir etki yaratmadığını düşünmek saflık olur” diye yazar. (s.189). Pek çok yazar, üstün yetenekli olan ve üstün yetenekli olmayan kardeşlerin bulunduğu ailelerde kıskançlık ve rekabetin bulunduğunu belirtmiştir(Cornell,1984; Greiner, 1985; Hackney, 1981; Pfouts, 1980; Sunderlin, 1981). Bununla beraber, Kaufmann ve Sexton(1983) yaptıkları çalışmada kardeşlerin sadece %20 sinin olumsuz tepkileri olduğunu bulgulamıştır. Colengelo ve Brower (1987) ilk başta ortaya çıkan sorunların beş yıl içinde kaybolduğunu rapor etmiştir. Sürtüşme ve anlaşmazlıkların arttığı durumlarda, üstün yetenekli etiketi genelde suçlamalarda aslan payını alır. Diğer kardeşlerin de tanılanmış kardeş kadar parlak bir zekaya sahip oldukları halde üstün yetenekli olarak algılanmamalarının çocuklar üzerindeki etkisidir henüz yeterince araştırılmamış olan bir değişkendir. Ailede bir çocuk üstün yetenekli tanısı aldığında diğer bireyler de genelde bu seviyeye çok uzak olmamaktadır. 148 kardeş grubuyla yapılmış IQ testlerinin gözden geçirilmesi, kardeşlerin %36’sının 5 puan farklı olduğunu, ve %61,5 ‘nin de sadece 10 puan farklı olduğunu göstermiştir(Silverman,1988). 10 puandan büyük farklılıklar, bir öğrenme güçlüğü olması, kardeşlerden birinin tıbbi öyküsünde kulak enfeksiyonu bulunması veya kardeşler arsında önemli yaş farkı bulunması durumunda ortaya çıkmıştır. Bu durumda üstün yetenekli olmayan çocuk, genelde öğrenme güçlüğü veya diğer faktörler nedeniyle tanılanmış kardeşi kadar yüksek bir test puanı alamamış veya üstün yetenekli programa kabul kazanmak için yeterince başarıya ulaşamamış bireyler olmaktadır. Çocuğun performansını düşüren etkenler çocuğun tanı almış kardeşi kadar parlak bir zekaya sahip olmadığı algısıyla birlikte, önemli derecede kıskanç ve rekabetçi olmaya neden olarak sorumlu tutulmaktadır. Üstün yetenekli olmayan çocuk tam olarak tanımlandığında kıskançlık büyük ölçüde azalmakta ve yok olmaktadır.
Yüksek stres aynı zamanda, aile diğer çocukları bırakıp sadece bir çocuğun üzerine odaklandığı ya da çocukların başarısı kıyaslandığı zaman da ortaya çıkmaktadır(Delisle, 1992). Sloane(1985) ailelerinde hayatını tenis turnuvalarına, piyano konserlerine, olimpiyat yüzmelerine adayan ebeveynler sıklıkla diğer çocukları ihmal etmenin sancısını çektiklerini rapor etmiştir. Bu problemler çok yaygın olmayabilir: VanTassel-Baska(1989) gelişimsel yetersizliği olan ana babaların yüksek başarılı çocuklarına karşı ayrıcalıklı bir tutum içine girmediklerini bulmuştur. Gerilim genelde anne babalar üstün yetenekli olmakla ilgili değişik bakış açıları geliştirdikleri zaman ortaya çıkmaktadır. Bir çalışmada, çocuğun okulda üstün yetenekli olarak tanılanmasının aile kalıtımından gelen bir sonuç olduğu söylenmiştir -anneler bu tanımlamayı benimserken babalar daha şüpheci yaklaşmıştır(Cornell, 1983). Babalar üstün yetenekli olmayı başarı olarak algılama eğilimde olurken, anneler gelişimsel farklılık terimiyle algılamaktalar(Silverman, 1986). Bakış açısındaki bu farklılıklar, genelde çatışma ve uyuşmazlığın çözümü olan aile danışmanlığında tartışılabilir. Danışman, üstün yeteneklilik hakkındaki efsane ve yanlış bilgileri giderebilir ve ailelere gereksinim duydukları temel ana baba becerilerini (kontrol kimde, birleşik cephe oluşturmak, ve çocuklarını karşılaştırmamak gibi) kazandırabilir, fakat yine de üstün yeteneklilerin ailelerinde gerilim her zaman az ya da çok olmaktadır(Albert,1978).
Üstün yetenekli çocukların tipik özellikleri –yoğunluk, mükemmelliyetçilik, hassaslık ve tartışmacı kişilki yapısı- ailenin bir üyesi ile sınırlı değildir. Herkes bu özelliklerden bir parça paylaşmaktadır. Yüksek drama için mükemmel bir sahne/ortamdır. Meckstroth (1989a) bunu “kriz küpü(crisis cube)” olarak adlandırır: “Hayat şartları, duygular ve üstün yeteneklilerin ailelerinde büyüyen fikirlerin etkisi. Sanki her bir aile bireyini içeren yoğunluğun geometrik ilerlemesi vardır.” (s.11).
Danışman, aileye güçlü duyguların sağlıklı olduğunu anlamalarında yardımcı olabilir. Dabrowski(1964) teorisine yazılan bir tanıtım, aile üyelerine içsel yoğunluk deneyimlerinin duygusal çökkünlükten ziyade gelişimin olumlu işaretleri olarak kabul etmelerinde yardımcı olabilir. Bu kendini yargılama düşünceleri ile tüketilen enerjiyi serbest bırakır ve bu enerjinin başarılı baş etme mekanizmalarının gelişimi için kullanılabilir hale gelmesini sağlar. Ailedeki her birey kendini anlama becerisi ve ailedeki diğer üyelerin duygusal deneyimleri hakkında farkındalık kazanır. Bu farkındalıktan şefkat ve sorun çözme becerileri gelişir.
Öz disiplin Kazanmak:
Üstün yetenekli gençlerde gelişmiş bir yargılama yeteneği olmaktadır; karar vermede söz haklarının olduğu demokratik yaklaşımları olumlu karşılarlar, otoriter aile tarzına cevap vermezler(Parker, Ross &Deutsch,1980). “Yap çünkü ben öyle söylüyorum!” ifadesi hem etkisizdir hem de başarısız olur.” (Meckstroth, 1991, s.105). Neyse ki, üstün yetenekli çocuk ailelerinin büyük bir kısmı çocuklarına ceza verme veya başka güç yöntemleri uygulamaktansa açıklama yapmayı seçiyorlar(Abelman, 1991). Bununla birlikte kültürümüzde pek çok insan, yetişkinlerin daha çok güç sahibi olduğunu ve bu nedenle çocuklara göre daha çok hak ve imtiyaz sahibi olduğunu kabul etmekteler. Üstün yetenekli çocuklar bu varsayımı paylaşmazlar. “Büyüklerine saygı duy” ifadesi küçükleri saygı duyulmaktan yoksun bırakan hiyerarşik bir genel kavramdır. Ev içinde bu konuya değinmek için anne babalara aşağıdaki çalışmayı öneririm:
“Gözlerinizi kapatın ve eşinizin annesine telefonu kapatmasını söylediğinizi hayal edin. Kendiniz hakkındaki her şeyi gözlemleyin. Şimdi de çocuğunuza telefonu kapatmasını söylediğinizi hayal edin. Sözcük seçimlerinizde, ses tonunuzda, yüz mimiklerinizde,vücut duruşunuzda ve bekleme sürenizde nasıl bir farklılık fark ettiniz?”
Ebeveynler genelde gülerler, fakat kendilerinden daha yaşlı ve daha genç olan bireylere yaklaşımlarında gösterdikleri saygı arasındaki farklılık hakkında farkındalık kazanırlar. Ailedeki her bireye aynı derecede saygı duymak aile uyumunun anahtardır; düşüncesi basit ama gerçekleştirmesi zor. Montemayor(1987) aile içi çatışmaların yetişkinlerin çocukları akranları olarak görmeleri ve güçlerini paylaşmaları ile çözümlendiğini bulmuştur. Bu küçük yaştaki üstün yetenekli çocuklar için de doğru görünmektedir. Üstün yetenekli çocuklar saygı görmediklerini ve güçsüz olduklarını hissettikleri yerde saygısız davranacak ve yönetmeye çalışacaktır. Bu durumun panzehiri ebeveynlere aile içinde herkesin kendini güvende hissettiği ve güç dengesi