Türkiye Zeka ve Yetenek Mezarlığıdır
|Türkiye Zeka ve Yetenek Mezarlığıdır
Arkadaşlar Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin üstün yetenekli çocuklar ile ilgili röportajını sizlerle paylaşıyorum.
Türkiye, üstün yeteneklilerin eğitiminde izlenecek strateji ve uygulama planı olmayan bir ülke mi?
Türkiye’nin eğitim sistemine, farklı zekâ ve yetenekleri geliştirici değil, soyut bir ‘eşitlik’ ilkesi uğruna bütün yetenekleri eşitleyici bir anlayış egemendir. Üstün yeteneklilerin eğitimi konusunda Enderun sistemi ile Cumhuriyet dönemi eğitim sistemi modelleri arasında tek benzerlik her iki modelin de ‘beyin gücü’ yetiştirmeye odaklı olmasıdır. Enderun sistemi, başka kirazlarla Napolyon kirazların farkını bilen bir uygulamaya dayanıyordu. Cumhuriyet döneminde ‘farklılığın bedeli döngüsü’ zekâ ve yetenekleri öldüren bir sarmala dönüşmüştür. Ne aile, ne de eğitim sistemi farklılıklarla nasıl baş edeceğini öğrenememiştir. Özellikle armağanlı çocukları sıradanlığa, herkes gibi olmaya, düşük düzeyde bir anlayışa mahkûm eden vasatı besleyen müfredattır. Asıl bedeli ödeyenler ise çocuklardır. Yüzyıllık çocukluk tarihimiz, zekâ ve yeteneğiyle barışık bir çocukluk yaşayamayan kuşakların hikâyesidir.
-Maddi durum bir eşitsizliğe yol açmıyor mu?
Türkiye’nin eğitim sistemi içinde üstün zekâlı ve yetenekli çocuklara yönelik eğitim modeli yoktur. Örgün eğitim içinde Anadolu Liseleri, Güzel Sanatlar ve Sosyal Bilim Liseleri ve bazı özel okullarda kısmen farklılaştırılmış ve zenginleştirilmiş programlar uygulanıyor. Sayıları 67’ye çıkan Bilim ve Sanat Merkezleri ise proje odaklı uygulamalar yapan, ancak amacı ve işlevi yeniden tanımlanması gereken kurumlardır. Üniversite sınav sistemi dikkate alındığında özel okullarda eğitim görenlerin üç adım önde sınava girmesi akranlar arasındaki eşitsizliğin tipik örneğidir. Orta düzeyde bir zekâ ve yeteneğe sahip çocuğun özel okulda eğitim görmesi sonucu sınav başarısının önde olması doğaldır. Asıl trajedi armağanlı bir çocuğun, yeteneklerini geliştiremeyen eğitim ortamında zekâ ve yeteneğini imha etmesine kayıtsız kalmaktır. Bu açıdan Türkiye isimsiz zekâ ve yetenek mezarlığıdır.
-Siz nasıl bir model öneriyorsunuz?
Bu alanda araştırma ve politikaları tespit edecek, gerekli altyapı ve araçlarının oluşturulmasını ve geliştirilmesini sağlayacak bir kurum modeline ihtiyaç var. Modeli ortaya koyan belge, Türkiye Yeteneklerin Geliştirilmesi ve Stratejisi ve Uygulama Planı adını taşıyor. Üstün zekâlı bireyleri etiketlemeyen; yaş, cinsiyet veya herhangi bir konumdan bir şekilde desteklenmesini ve her tür yeteneğin geliştirilmesine dayanan bir yaklaşımı içeriyor. Model, yetenekli bireylerin eğitimi konusundaki dezavantajlı durumun nasıl avantajlı duruma dönüştürüleceğini yeniden tanımlıyor. Eğitim sisteminin bu kök sorunu ise, müfredatın yeteneklerin geliştirilmesine imkan sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi ile çözüme kavuşabilir. Önerdiğimiz model üç önemli sorunu çözebilir: Geçerli ve güvenilir tanılama araçlarının eksikliğinden kaynaklanan üstün yeteneğin ölçülmesine ve tanılamaya ilişkin hatalardan uzak durmaya fırsat sağlayabilir.Sürece katılan her yaştan birey, kendilerini geliştirmeye yönelik ortamlarda açıklık ve saydamlıktan yararlanabilir.