Çocuğum Acaba Ne Kadar Zeki?
|Çocuğum Acaba Ne Kadar Zeki?
Arkadaşlar kafanızda oluşan bir çok sorunun cevabını bulabileceğiniz bir yazı. Bahar Eriş tarafından yazılan bu yazıyı sizlerle paylaşıyorum.
Zekiye Hanım, 4 yaşındaki çocuğunun zekasını merak edip IQ testine sokmuş. Çocuk testten 125 puan almış. Gerçi, çocuğun puanını nasıl öğrenmiş, orası muamma. Çünkü test skoru etik nedenlerle veliyle paylaşılmaz. Neyse, Zekiye Hanım, benim de üye olduğum bir foruma aşağıdaki soruyu göndermiş: “Oğlum testten 125 puan aldı. Üstün zekalı mı?”
Foruma gelen uzman cevabı şöyleydi:
“125 IQ puanı ‘parlak’ demektir. 130 puan olsaydı üstün zekalı olurdu.”
Teknik olarak cevap doğru. Çünkü ülkemizde ve dünyada, 130 ve üstü puan alan çocuklar üstün zekalı kabul ediliyor. Ama bu puanlar gerçekte ne ifade ediyor? Zeka, IQ testi ile ölçülebilir mi? Zekiye Hanım, her anne gibi, çocuğu için en iyisini istiyor. En büyük arzusu, çocuğuna mutlu ve başarılı bir gelecek sağlayabilmek, bunun için uğraşıyor. Birçok ailenin hayatta en büyük amacı bu, belki de. Ancak aileler bu uzun ve zorlu yolculukta birçok soru işaretiyle karşı karşıya kalıyor. Bazen doğru bildikleri yanlışlar, tüm iyi niyetlerine rağmen, çocuğa yarardan çok zarar getirebiliyor.
İşte zeka da bu çok iyi bilinmeyen alanlardan biri. Çocuğunuzda bir pırıltı görüyorsunuz, potansiyelini anlamak, onu desteklemek istiyorsunuz. Bunu anlamanın en iyi yolu da zeka testleri gibi görünüyor. Peki zeka, gerçekten test ile ölçülebilir mi? IQ testi ile ilgili ne biliyoruz? Testin iyi ve kötü yanları neler? Doğru bildiğimiz yanlışlar neler?
Gelin birlikte bakalım.
IQ testi “zeka” testi midir?
Maalesef çoğu insan zeka ile IQ puanını aynı şey sanıyor. Ancak IQ skoru, zeka ile eşanlamlı değil. Zeka, bir test ile ölçülemeyecek kadar çok boyutlu ve karmaşık. Testten yüksek puan alan bir çocuğun dil ve matematik becerileri yaşıtlarından ileride olabilir. Dolayısıyla yüksek puan zihinsel yetenek ile ilgili önemli bir ipucudur.
Ancak uzun vadede başarılı olmak için bu yeterli mi? Yaratıcılık, takım çalışması, empati kurabilme, pratik düşünebilme, problem çözme, farklı fikirler arasında orijinal bağlantılar kurabilme… Bunlar bu yüzyılda başarılı olmak için olmazsa olmaz beceriler. Günümüzde yapılan zeka tanımları bu becerileri temel alıyor.
IQ testi bunların hangilerini ölçüyor? Hiç birini! Bu nedenle testten düşük puan alan, ama bu alanlarda yüksek becerileri olan çocuğun zeki olmadığına hükmetmek doğru değil, hatta haksızca.
İnsanın IQ puanı hayat boyu aynı mı kalır?
Zeka testlerinin babası Alfred Binet bundan yaklaşık yüz yıl önce şöyle söylemiş:
“Zekanın sabit olduğunu ve geliştirilemeyeceğini iddia edenler var. Bu zalimce kötümserliği protesto etmeliyiz ve tepkimizi ortaya koymalıyız.”
IQ skoru ne doğuştan, ne de sabit. Prof. Cathy Price, Nature dergisinde 2011’de ses getiren bir araştırma yayımladı. Araştırmacı, çocukların 4 yıllık dönemde IQ skorlarının nasıl değiştiğini incelemiş.
Sonuçlar çok çarpıcı: Çocuklardan bir kısmının skoru, 4 yıl içinde ortalama 21 puan artmış! Bir kısmınınki de ortalama 18 puan düşmüş.
Bunun nedeni, zaman içinde beyinde meydana gelen yapısal değişiklikler. Beyin bir kas gibi; çalıştırırsan güçleniyor, çalıştırmazsan çöküyor!
Yani, IQ skoru doğuştan ya da sabit değil. Çalışmanın yanında, aile ortamı, okul ortamı, ebeveynlik stili gibi etkenlerle zaman içinde artıp azalabiliyor.
Bu önemli bir mesaj: Nasılsa puanım yüksek diye çalışmayı bırakmak bir süre sonra IQ puanının düşmesi demek. Yani “zeki ama tembel”lerin sonu iyi değil! Diğer taraftan nasılsa puanım düşük diyerek çalışmamak da aynı derecede yanlış, çünkü düşük puan çalışınca yükseliyor.
IQ’su düşük dahi olur mu?
“Aslında herkes dahidir. Ama siz bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre değerlendirirseniz, bütün hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir” der Einstein. Howard Gardner’in Çoklu Zekâ Kuramı, IQ’nun tek partili iktidarına son vereli yıllar oldu. Gardner, insan zekasını 8 farklı türe ayırıyor: Sözel, mantıksal-matematiksel, görsel, içsel, sosyal, doğa, müzik, kinestetik.
Gardner, “Ne kadar zekisin?” yerine “Hangi alanda zekisin?” sorusunu soruyor. Çok daha demokratik! Çocuk çok yetenekli bir ressam ya da sporcu olabilir, ama bunun için IQ skorunun yüksek olması gerekmiyor. Hatta IQ skoru düşük olan ancak muhteşem müzik ve sanat eserleri ortaya koyan çocuklar var. Örneğin matematikte ümitsiz bir vaka olan Picasso, IQ’su düşük bir deha!
Kısacası, IQ testi sadece sözel ve matematiksel zekayı ölçmeye çalışıyor. Çocuk diğer alanlarda potansiyel sahibiyse ne olacak? Okullar, ağaca tırmanamadığı için kendini “aptal” sanan, deniz yüzü görmemiş balıklarla dolu…
IQ testi çocuğun yaratıcılığını ölçer mi?
Tersine, yaratıcı düşüneni cezalandırabilir! Test sorularının tek doğru cevabı vardır, ama hayat sorularının birden çok doğru cevabı ve çözümü olabilir. Test yaratıcılığı, kültürel farkları, çocukların hayata bakışını, çok yönlü düşünceyi yansıtamaz. Hatta çocuğun hayal gücünü toptan reddedebilir. Çocuk farklı bir düşünce yolu izleyerek yaratıcı ve farklı bir cevaba ulaşabilir, ama testin doğrusuna göre çocuğun yaratıcı cevabı yanlış sayılır.
IQ testinin en iyi tarafları nelerdir?
Test, okul başarısını tahmin etmede başarılı bir araç, çünkü dil ve matematiksel yetenek potansiyelini ölçüyor. Bunlar klasik eğitim sisteminin “adamdan saydığı” ve odaklandığı alanlar ancak test, okul sonrası başarıyı ölçmede aynı derecede etkili değil. Testin bir diğer güçlü tarafı da, bu kadar maliyet-etkin ve zaman kazandıran bir alternatifin henüz olmaması.
3 yaşında çocuğun zekası test ile ölçülebilir mi?
3-10 yaş arası çocukların üçte ikisinin IQ skorları çok değişken, çünkü beyin gelişimi hızla devam ediyor. 6 yaşından önce IQ testi önerilmiyor.
Hatta son dönemde yapılan araştırmalara göre, 11 yaşına kadar yapılan testler akademik başarıyı öngörmekte yetersiz. Ortaokulda yapılan testler lisedeki başarıyı daha iyi öngörüyor, dolayısıyla daha mantıklı.
Patatesle domates mi, patatesle bıçak mı birbirine benzer?
Liberya’daki Kpelle kabilesine, IQ testinin “benzerlikler’’ kısmı uygulanmış. Testte yiyecekler, aletler ve giyim eşyalarının uygun kategorilere ayrılması isteniyor. Puan alabilmek için, patatesle domates, bıçakla çatal, gömlek ve etek aynı kategoriye konmalı.
Kabile üyeleri ise patates bıçakla kesilir mantığından yola çıkıyor. “Bilge insan bunu yapar” diyerek sürekli patates ve bıçağı aynı kategoriye koyuyorlar! Araştırmacılar, “Aptal olan nasıl yapar?” diye sorduğunda, teste göre doğru olan cevabı söylüyorlar!
Kpelle kabilesindekiler gibi, dünyayı testten farklı biçimde gören ve yaşayanlar aptal mı? Elbette, hayır. Testi hazırlayanların düşündüğünden farklı düşünmek, daha az zeki olmak demek değil. Dolayısıyla IQ testi “kültürel doğrular”a uygunluğu da ölçen bir araç.
Test sonucuyla ailenin ekonomik durumu arasında bir ilişki var mı?
Hem de çok var. Erken yaşta yapılan test, iyi ve eğitimli ailelerden gelen çocukların öne çıkmasını sağlıyor. Orta ve yüksek sosyoekonomik sınıftan ailelerin çocukları, benzer testlere daha önceden girmiş olabiliyor. Hatta bazıları anne-babalarıyla test çalışıyorlar! Böylece testin kendine özgü dilini önceden öğreniyorlar. Sonuçta fakir ve eğitimsiz ailelerin çocuklarına göre daha başarılı olabiliyorlar.
Eğitimsiz, dar gelirli ailelerin çocukları genellikle böyle bir avantaja sahip değil. Daha önce test yüzü görmemiş çocuk sudan çıkmış balığa dönüyor. Zekası daha mı geri? Hayır. Sadece ailesi diğerleri kadar “bilinçli” değil.
ABD’de yapılan bir araştırmada, evde yetişkinlerin okuma yazma bilmediği, bilgi kaynaklarına erişimi olmayan, okuldaki olanakları kısıtlı olan çocukların IQ skorları ulusal ortalamaya göre daha düşük çıkmış. Yıllar içinde bu skor giderek daha da düşmüş.
Sokak zekası ve test zekası ayrı şeyler mi?
Brezilya’da da bizdeki gibi sokakta mendil satan çocuklar var. Bu çocukların eğitim düzeyi çok düşük, ama kafadan rahatlıkla para hesabı yapabiliyorlar. Aynı çocukları test ortamına alıp aynı işlemleri kâğıt kalemle sorduklarında ne oluyor? Çocuklar başarısız oluyorlar, çünkü test ortamı bu çocuklara yabancı bir ortam. Testte yüksek puan alan çocuklar aynı problemleri sokakta mendil satarken çözebilirler mi acaba? Belki de zekayı test zekası ve sokak zekası diye ikiye ayırmak lazım!
Aile içindeki diyalog, IQ puanını arttırır mı?
Araştırmalar, erken dönemde aile içindeki konuşmanın miktarı ve kalitesi ile, sonraki dönemdeki başarı arasında bir ilişki olduğunu gösteriyor. Çocuklarla sık ve zengin bir sözcük dağarcığıyla konuşmak çok önemli. Hatta bir araştırmada bunun 5 yaşına kadar çocuğun zeka gelişiminde en önemli faktör olduğu bulunmuş. Yetenek potansiyelini tetikleyen diğer önemli unsurlar şöyle: Çocuğa erkenden ve sık kitap okuma, onu destekleme, hataları öğrenme aracı olarak görme, kendisine ve potansiyeline inanmasını sağlama. Böyle ailelerde yetişen çocuklar, daha 2-3 yaşında bile, yetersiz koşullarda yetişen çocuklara göre çok ileride oluyor.
Tek test sonucuyla çocuğun potansiyeline karar vermek doğru mu?
Diyelim ki, o ya da bu sebepten test yaptırmanız gerekti. Çocuk belki o gün kendini iyi hissetmiyordur. Belki testi yapan kişiyle iletişim kuramamıştır. Ya da geçici başka bir sorundan dolayı testten düşük puan alabilir. Sonuç düşükse, mutlaka en az ikinci bir şans tanımak gerek. Önerilen, en az 6 ay sonra tekrar test yapılması. Değerlendirmede en yüksek puan dikkate alınmalı. Ancak test pahalı olduğundan ve zaman aldığından uygulamada durum böyle değil.
Akşam sefası Einstein
Ben çocukken evimizin önünde akşam sefaları vardı. Bu çiçekler gün boyu uyur, akşamları pembe beyaz açardı, aynı çiçek olduğuna inanamazdım. Bazı çocuklar da “geç açan çiçekler” gibi. Örneğin Einstein, 3 yaşında (bazı kaynaklara göre 5 yaşında) konuşmuş. Hatta bu yüzden beklenenden geç konuşmaya Einstein Sendromu adı verilmiş.
Her çocuğun kendine göre bir gelişim hızı var. Erken yaşlarda yapılan testler, daha geç gelişim gösteren çocukların potansiyelinin ortaya çıkmasına engel olabiliyor. Nasılsa potansiyeli yok, gözüyle bakılan çocuk çevreden daha az ilgi görüyor. Daha az ilgi görünce daha başarısız oluyor. Tam tersi de geçerli. Potansiyelini erkenden belli eden çocuk, daha çok ilgi görüyor. Daha çok ilgi görünce daha başarılı oluyor.
Dikkat edin, evinizde pek ciddiye almadığınız bir Einstein yaşıyor olabilir!
Çocuğuma IQ testi yaptırmalı mıyım?
IQ testi bir araçtır: Doğru amaçla kullanılırsa fayda sağlar, yanlış amaçla kullanılırsa zarar getirir.
Diyelim ki, çocuğunuz sınıfta veya evde genel olarak mutlu, dikkat sorunu yaşamıyor, yalnızlık çekmiyor, dersleri sıkıcı bulmuyor, arkadaşlarıyla iyi geçiniyor. O zaman test yaptırmanın bir anlamı ve gereği yok.
Ya da örneğin çocuğunuz okulda mutsuz, durum kronik bir hal aldı, dikkati sık sık dağılıyor, hiperaktiviteyle ilgili şüpheler var, hiç arkadaşı yok, kendinden büyüklerle daha iyi anlaşıyor, yoksa yalnızlık çekiyor… Bazen bu tür sorunlar çok ileri düzeyde bir IQ’dan kaynaklanabilir. İşte o zaman test iyi bir ipucu verebilir.
IQ skoru, başka değerlendirme araçlarıyla birlikte, çocuğun güçlü ve zayıf yönlerini tespit etmek için kullanılabilir.
Asıl amaç, çocuğa üstün ya da ümitsiz gibi erken etiketler yapıştırmak yerine, çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir eğitim tasarlamak olmalı.
Çocuğumun zekasını geliştirmek için neler yapabilirim?
Zeka ve yetenek eğitimi, upuzun bir yolculuk. Bu yolculukta siz anne-baba olarak neler yapabilirsiniz?
– Çocuğunuzla oyun oynayın. Sohbet edin.
– Birlikte gezilere gidin. Doğada zaman geçirin.
– Bol bol kitap okuyun. Beynini bilgiyle beslesin. Yaratıcılığına, hayal gücüne engel olmayın.
– Ona çalışma sorumluluğu kazandırın.
– Hayata karşı merakını canlı tutmaya çalışın.
– Çalışma motivasyonunu sürdürmeye çabalayın.
– TV ve bilgisayar başındaki zamanını yol yakınken sınırlandırın.
– Arkadaşlıklar kurmasını, sosyalleşmesini teşvik edin.
– Duygularını, endişelerini, sorularını önemseyin.
– Ona ilgi duyduğu, doğal eğilimi olan alanlarda destek verin.
– Kendini keşfetmesi, potansiyelini gerçekleştirmesi için kaldıraç olun.
– Vicdanlı bir insan olmasına çalışın.
– Ona birey olarak saygı duyun.
– Her şeyden öte, ona bol bol sevgi verin.
Bunları yaparsanız, çocuğunuzun zeka düzeyi ne olursa olsun, her yönden çok daha ileri gideceği kesin.