Çocuk Nasıl Zeki Olur…
|Çocuk Nasıl Zeki Olur…
Arkadaşlar Sabiha Paktuna Keskin in yazısını sizlerle paylaşıyorum.
“Çocuğumun zeki olmasını istemiyorum.” diyen yoktur. Tam tersine, “O da olsun, bu da olsun ama en önemlisi çocuğum zeki olsun.” benzeri duygu ve düşünceler, bazen hamilelikle birlikte bazen çok daha önceleri yeşerir hayallerimizde, bilinçaltımızda.
İnsan zekasının en yoğun olarak test edildiği mekanlar okullardır. Yazılar yazılır, kitaplar okunur. Biz aileler de doğal olarak bu aktivitelere katkıda bulunmak isteriz. Çocuğumuzu kitaplarla tanıştırmak, eline kalem verip yazılar yazdırmak gibi.
Hatta bıraksalar bu uğurda hamileyken kitap yutmaya falan kalkışabiliriz. Bu içgüdümüzün farkında olan oyuncak sektörü de oyuncakları kitap şekline mi desem kitapları oyuncak şekline mi desem dönüştürmüş durumdadır.
Oysa bebeklere sunulan kitap oyuncaklar, çıngıraktan farksızdır. Renklidirler, seslidirler, farklı dokular içerirler. Yani bebeğin görme, işitme ve dokunma duyularının ortaklaşa aktifleşmesini sağlayan çıngırağın ya da bir diş kaşıyıcısının etkinliğine sahiptirler. Sahip olmadıkları tek şey kitap olmaktır. Çünkü bebekler kitaptan anlamazlar.
Okumaktan keyif alanlar için, kitaplar olağanüstü sıcak ve cezbedicidir. Elinizden bırakamazsınız. Yolda elinizde, yatakta kucağınızda, yemekte masanızda, hatta otobüste ayakta bile okumaktan keyif alırsınız.
Keyif almayanlar için ise kitaplar soğuktur, iticidir, anlaşılmazdır.
Kitaplar bebekler için de böyle anlaşılmazdır. O nedenle, iticidir soğuktur. Oyuncak sektörü de hem annenin hem bebeğin nabzını tutar ve çıngırak etkinliğinde kitaplar üretir. Bizler de bebeklerimizi kitapla tanıştırmış olmanın huzuru ile onları daha zeki yapmanın ilk adımını attığımızı sanırız.
Bebek için diğer oyuncaklardan farksız olan bu kitap oyuncaklar; bebeğin 5 duyusuna hitap eder dedik. Şöyle ki; 0-3 yaş aralığında çocuklar duyu-motor dönemindedirler. 5 duyuları ile çevreyi algılar ve onu en ince detayına kadar kodlarlar. 5 duyularının algılayamadığı duyumlar beyinlerinde henüz soyut algı kodlama yeteneği olmadığından beyinde nereye kodlanacağı belli değildir.
Soyut algı sıklıkla kaygı ile eşlenerek de kodlanabilir. Sonunda sakin uslu bir çocuk anlaşılmaz bir şekilde yaramaz, hiperaktif, hırçın, saldırgan gibi sıfatlar ile tarif edilir olur.
Soyut algıyı biraz daha açacak olursak, kitaplardaki yazılar resimler televizyondaki görüntüler soyut yani meta-algılardır. 5-duyunun ötesindeki sistemlerle algılanırlar ki bu da 0-3 yaş beyninde henüz yoktur.
O halde, bebeği zeki yapmak için onu kitapla tanıştırmak yeterli olmadığı gibi anlamlı da değildir. Yeri gelir zararlı bile olur.
Peki, ama bebeğin zekasını açmak için bir şey yapılamaz mı?
5 duyu ile algılanan çevresel uyaranlar limbik sisteme iletilir. 5 duyudan gelen ileti burada yaklaş-kaç duygu sistemi ile eşlenir. Yaklaş duyumu beyinde sevinç duygusu olarak algılanır. Bu duygu beynin ödül merkezinin salgıladığı dopamin ile hissedilir. Dopamin etkisi altında uyaranlar kortekse taşınır ve kaydedilir.
Yani beyin sevinç duygusu altında öğrenir. Sevinç duygusu yaklaşmayı sağlar. Yaklaşıp araştırmayı ve öğrenmeyi.
İşte çocukların dolap deşme halleri bundandır…
Yapmıyorlarsa bir sorun vardır.
Annelerini taciz edercesine ve baş edilemeyecek kadar aşırı dur durak bilmiyorlarsa da yine bir sorun vardır.
Bebekler 5 duyuları ile algıladıkları çevreyi kaydederken bir şeyi kaydedemezler; kendilerini.
6 ay civarında bakarak ellerinin, 8 aylıkken ağızlarına sokarak ayaklarının, 10 ay civarında tutarak kulaklarının kendilerine ait olduğunu fark ederler. O nedenledir ki, kendilerine ait olduğunu kaydettikleri tırnaklarını, saçlarını kestirmezler. Kendilerini cismen fark edebilme yolculuğundaki ilk adımlardır bunlar.
Sonunda bebekler bir yaşındayken söylendiğinde adlarına döner bakarlar.
Bebeklerin bir yaşında adları seslenildiğinde dönüp baktıkları kimdir?
Bebek beyninde yapılan en zor kayıt kendilerine ait olandır. Yani adına baktıklarının kim olduğu…
Çünkü adına baktıkları kendilerini 5-duyuları ile algılayamazlar. Peki ama bebekler adlarının kendilerine ait olduğunu nasıl anlarlar?
Bu sorunun yanıtı Rizzolatti ve arkadaşlarının 1992’de çocuk beyninde ayna motor hücreleri keşfiyle anlaşıldı.
Çocuk kendini annesinde bulur. Annesini taklit eder. Tıpkı kendiymişçesine. O nedenle, anne çocuk için diğer tüm canlılardan farklıdır. Annenin varlığı ona güven verir. Güven ise sevinç duygusunu; yaklaşmayı ve çevreye açılmayı yani öğrenmeyi.
İşte beyin böyle gelişir.
Beynin gelişmesini örseleyenin korku olduğunu söylemeye gerek kalmaz.