Nobel Kazanacak Çocuklar Nasıl Yetişecek?
|Nobel Kazanacak Çocuklar Nasıl Yetişecek?
Arkadaşlar, hepimizin ortak noktası eğitim sisteminin yetersizliği konusunda hemfikir olmak. Eğitim sistemimizi sorgulayan Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Osman Abalı’nın yazısını sizlerle paylaşıyorum.
Eğitim ve psikolojinin iç içe olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bunu iyi okuyan ülkeler eğitimi şekillendirirken sürekli önem verdikleri ‘insan’ faktörü ve ‘bireysel farklılıklar’ ile ön plana çıkıyor. Eğitim sistemini sorgulama yapmak yerine nasıl olması gerektiğiyle ilgili konuşmak daha yapıcı olacaktır. Ancak daha sınavları bile hatalı soru olmadan yapamayan, sınav günleri okulları tatil eden, en küçük bir hava muhalefetinde sistemin çöktüğü, lavabo ve kapı düşmesi sonucu okulda can veren çocukların olduğu, okulların zorunlu olarak farklı kalıplara dönüştürüldüğü bir MEB sistemini konuşmak hepimizin moralini bozan ülkemiz için sıradanlaşmış konulardır. Bütün bunlar olurken aynı zamanda görev yaptığım İstanbul Tıp Fakültesi mezunu olması hasebi ile ayrıca gurur duyduğum Aziz Sancar Nobel Kimya Ödülü’nü kazandı. Bu başarı hepimizi mutluluğa sevk ederken eğitim sistemimizi de bir kez daha sorgulamayı gerektiriyor.
Dehaları yok eden bir eğitim sistemimiz var
Yaklaşık 20 yıldır çocuk ve ergenlerle çalışan bir hekim olarak onların iç dünyaları ve eğitim süreçleriyle ilgili çok önemli gözlemlerim oldu. Bireyin eğitim kapasitesini arttırmak varken, eğitim sisteminde bu ‘deha’ları nasıl yok ettiğimizi gördüm. Bazen bir öğretmenin negatif tutumuyla bazen anne-babaların yanlış bakış açılarıyla bazen de sistemde zorlanan çocukların elenerek dışlanmasıyla çocuklarımız kaybetmekte. Farklı sebeplerle ve farklı senelerde eğitim dışına itilen çocukların sayısı yüz binleri bulmakta.
Üretmiyorlar, ezberliyorlar
Bireye özgü yaklaşımın olmadığı, sadece ders başarısına odaklanan bu sistemde çocuklarımız ‘üretmek’ yerine ‘ezberlemek’ zorunda kalıyor. Dört işlemi yaparken bile ezberlediği sistemi motomot yerine koyan ‘mantık ve muhakeme’ sistemlerini devreye sokmadan sınıf geçen nesiller yetiştiriyoruz. Okul birincisi olduğu halde hayatta çok basit problemler ile baş edemeyen örnekler görüyoruz. Sınavda derece yapıp bir sonraki sınavda istemediği bölümü okuyup ayrılan çocuklar ve gençlerin sayısı hiç de az değil. Belli bir alanda kapasitesi olduğu halde sistemin çarpıklığı sebebiyle kapasitesinin tam tersi bir eğitime tabi olan çocuklar görüyoruz. Tıp fakültesinde bile 5. veya 6. sınıfa gelmesine rağmen halen bilgiyi içselleştiremeyen doktor adaylarıyla karşılaşıyoruz.
Cevap aranan sorular
Eğitim sistemimiz bireysel farklılıkları ne kadar fark ediyor? Bu kapasiteleri ne kadar geliştiriyor? Çocuklar acaba belli dersleri görmese daha mı başarılı olur? Sınavlarımız gerçekten zeki çocukları seçebiliyor mu? Zekâsını iyi kullanan mı yoksa iyi ezber yapan çocuk mu başarılı oluyor? Üniversite eğitimlerimiz edinilen mesleğe özgü deneyimleri kazandırıyor mu? Anne-babalar çocuklarının öğrenme sistemleri hakkında ne kadar bilgi sahibi? Dikkat eksikliği olan üstün potansiyelli çocuklar neden başarılı olamıyor? Zekâ ve öğrenme kavramları neden az gündeme geliyor?
Bu ve buna benzer yüzlerce soru sorabiliriz. Ancak şu bir gerçek ki bu milli eğitim sistemi psikoloji ile eğitimi birleştirmekte güçlük çekiyor. Sistemi iyi analiz eden ve öneri getirenler muhalif damgası vurulup dışlanıyor. MEB sistemi sadece siyasi satranç tahtası haline getirilip liyakate göre değil renklere göre atamalar yapılıyor. Başarılı okullar siyasi kıskaç altına alınıp baskı kuruluyor. Bizler sadece ülkemizden dışarıya göç etmiş bireylerin başarısı ile teselli olur hale geliyoruz. Bu açıdan en başta anne-babaların farkındalığının olduğu eğitim sistemi için daha yapılacak çok iş olduğunu düşünüyorum.