Sınıflar En Etkisiz Öğrenme Ortamlarıdır
|Sınıflar En Etkisiz Öğrenme Ortamlarıdır
Arkadaşlar üstün yetenekli olsun ya da olmasın tüm çocuklarımız sınıf ortamlarında bir kalıba sokularak eğitim görüyor. Çocuklarımızı bu kalıptan çıkarmak ve etkin bir öğrenme ortamı sağlamak için Yard. Doç. Dr. Oktay Aydın’ın önerisini sizlerle paylaşıyorum.
Öğrenme, bireyin çevre ile etkileşimi sonucunda hafızasında meydana gelen kalıcı izli değişikliklerdir. Gerçek anlamda öğrenmenin olabilmesi için dış dünyaya ait gerçeklerin zihnimize bulaşması ve hafızamızdaki yerini alması gerekir.
Duygularımız, düşüncelerimiz, davranışlarımızda meydana gelen bu tür değişikliklerin tümü öğrenmedir.
Öğrenmelerimizin büyük çoğunluğu okullarda gerçekleşir. Bu nedenle, okullar, eğitim hayatımızın vazgeçilmezidir. Anaokulundan üniversiteye kadar hayatımızın her alanını kapsamasına karşın okullar, acaba gerçekten de en iyi öğrenme ortamları mıdır? Okullar ve sınıflarda yapılan uygulamalar, öğrenme kalitesi açısından neden istenen sonuçları vermiyor? Bu sorular, üzerinde düşünülmeye değer sorulardır.
Öğrenmenin yolları nedir?
Öğrenmenin temelde üç yolu vardır:
Birinci yol: Çocuğun dış dünyaya ve gerçeğin kendisine götürülmesi
Çocuklar neyi öğrenecekse, ona dokunmalı, hissetmeli ve yaşamalıdır. Birinci yolda, çocuklar, dış dünyaya ve çevredeki gerçeğe temas ettirilir.
Çocuk, toprağa, suya, ağaca, hayvana dokunarak, onları gözlemleyerek öğrenir.
İkinci yol: Dış dünyaya ait gerçeğin bir kısmının sınıfa getirilmesi
Gerçek hayatın risklerine karşın ikinci yol tercih edilir. Çocukların öğrenmesi gereken şeyler sınıfa getirilir ve öğrencinin sınıfa getirilen varlıklarla temas etmesi sağlanır. Sebze, meyve, toprak, hayvan vb. varlıklar mümkün olduğunca sınıf ortamında hazır hale getirilerek çocukların gözlemine sunulur. Sonuçta, çocukların gerçeğin bir parçasıyla etkileşim kurması öğrenmesi açısından etkili sonuçlar verir.
Üçüncü yol: Çevre temsilcilerinin kullanılması
Doğaya ve dış dünyaya ait gerçek varlıkları her zaman sınıf ortamına getirmek mümkün değildir. Bu durumda öğrencilerin gerçekle temas etmesi de her zaman çok kolay değildir. Örneğin, gezegenleri, vahşi hayvanları, başka ülkeleri öğrenmesi, birinci ve ikinci yolla mümkün değildir. Bu nedenle, dış dünyanın gerçeği değil, temsilcileri ile öğrenci etkileşime girer. Sınıflardaki kitaplar, bilgisayarlar, maketler, modeller, panolar vb. hepsi gerçeğin temsilcisidir. Öğrenciler bunlar üzerinden gerçeğe ait bilgiler edinirler.
Bu üç yol değerlendirildiğinde, en etkili öğrenme birinci yolla, en etkisiz öğrenme ise üçüncü yolla gerçekleşir. Okullar ve sınıflar, öğrencilere daha çok üçüncü yolla öğrenme ortamı sunar. Yani, okullar ve sınıflar en etkisiz öğrenme ortamlarıdır. Okul ortamlarında yaşanan bir çok sorun da temelde bu noktadan kaynaklanır. Motivasyon sorunları, öğrenmeye karşı direnç, sınıf yönetimi sorunları, vb. birçok sorun, okulların ve sınıfların bu yapaylığı ve sanallığından kaynaklanır.
Öğrenmenin etkililiği nasıl artırılır?
Eğitimcilerin ve anne-babaların, öğrenmeyi okullara ve sınıflara hapsolmuş bir kavram olarak görmemeleri gerekir. Eskilerin dediği gibi, “okul her yerdir” düşüncesinden hareketle, öğrenme faaliyetlerini, bir yaşam biçimi haline getirmek gerekir. Zaman ve mekan açısından hayatın her köşesine yayılmış bir öğrenme heyecanı çocukların hayatta daha başarılı olmasını sağlayacaktır.