Üstün Yetenekli Çocukların Zayıf Yanları
|Üstün Yetenekli Çocukların Zayıf Yanları
Arkadaşlar daha önce üstün yetenekli çocuklarımızın güçlü yanlarından Üstün Yetenekli Çocukların Güçlü Yanları başlığı altında bahsetmiştim. Üstün yetenekli çocuklarımızın güçlü yanları olduğu gibi bu çocuklarımızın zayıf yanlarını da bilmek, onları anlamak açısından oldukça önemli. Üstün yetenekli çocuklarımızın zayıf yanlarını anlatan Hayati HÖKELEKLİ ve Turgay GÜNDÜZ ‘ün beraber kaleme aldıkları makaleyi sizlerle paylaşıyorum.
Yüksek yetenekli bir çocuğun kendi düzeyinde birini bulup, kendisinin ilgili olduğu şeylerle onun da ilgilenmesi ve eşit düzeyde bir arkadaşlık kurmasının oldukça güç olduğu söylenebilir. Bu, üstün zekâlı bir çocuğun şımarık ya da kendini beğenmiş olmasından ileri gelmemektedir. Tam tersi, bir gruba dâhil olmanın çok güçlü arzusunu taşıdığından, kendisini aşağı konumda da hissedebilir. (Cutts, 2001).
Üstün yetenekli çocukların çevresine kolay uyum sağladığı, daha popüler oldukları ve ortalama çocuklardan daha mutlu oldukları şeklinde yanlış bir inanış vardır. Oysa ki, yaşıtlarıyla aynı ilgileri paylaşmazlar. Bu, üstün yetenekli çocukların içedönüklüğü, yoğunluğu (güçlülüğü=intensity) ile birleşir ve birtakım şeyleri yapmadaki tuhaflıkları, onları sınıf arkadaşları tarafından acayip, tuhaf olarak yaftalanmaya kadar götürür. Dolayısıyla üstün yetenekli çocuklar dışlanmışlık ve yalnızlık riskiyle karşı karşıyadırlar. Aynı zamanda onlar bir yandan kibirli, küstah olarak algılanma, diğer taraftan düşük benlik saygıları nedeniyle düşük başarı elde etme riskiyle karşı karşıyadırlar.
Gelişimsel bakımdan eşzamanlı olmayışları yüzünden sosyal uyum özellikle çocukluk ve ilk ergenlik yıllarında sıklıkla güçtür. Duygusal yoğunlukları ve hayat boyu devam eden dinî, ahlâkî ve varoluşsal ilgileri (Kearney, 1996) dolayısıyla, çevrelerindeki kişiler tarafından sıkıcı, anlaşılmaz, tuhaf olarak algılanmalarının doğurduğu uyumsuzluklar yaşayabilirler. Üstün yetenekli çocuklardaki gelişimsel aykırılık, özellikle ahlâkî duyarlılık alanında, özel bazı sorunların dikkate alınmasını gerektirir. Hem uygun kişiler arası etkileşimin sağlanması hem de iyi içsel ilişkilerin geliştirilebilmesi için bu hususun her zaman göz önünde bulundurulması gerekir. Doğruluk ve adalet gereksinimiyle kendini paralayan üstün yetenekli çocuklar, içsel olarak acı ile baş etme yollarını bulma, acı ve güçlüklere, korunmasızlığa sınırlar koymayı ve başkalarına ne tür yardımların yapılmasının yararlı olacağını öğrenme ihtiyacındadırlar. Ayrıca, başkalarının olayları aynı şekilde görmediği ya da farklı değerlere sahip olduğunda altında yatan çatışmayı çözme, farklılıkları hoşgörü ile karşılamayı öğrenme ihtiyacındadırlar (Lovecky, 1997).
Zihinsel komplekslikleri dolayısıyla üstün yetenekli çocuklar evrende olayların nasıl gerçekleşebileceğine ilişkin ihtimalleri düşünebilirler. Aynı zamanda onlar, dünyanın kendi ideallerinden ne kadar uzakta olduğunu görür, derin hayal kırıklığı hisseder ve kimi zaman da ümitsiz olurlar. İlgilerini başkalarıyla paylaşmaya çalıştıkları zaman, sıklıkla yalanlanma, küçük görülme, şaşkınlık ve düşmanlık gibi tepkilerle karşılaşırlar.
Duyarlılıkları ve doğrulukları sebebiyle üstün yetenekli bireylerin, insanlığı yüksek ahlâki değerler bütününe iletebilecek kabiliyette oldukları, araştırmacıların birçoğu tarafından dile getirilmektedir. Fakat onlar, doğuştan getirdikleri farklılıklar yüzünden toplum tarafından bozulmak gibi büyük bir riskle de karşı karşıyadırlar.