Üstün Zekalı Bir Çocuk Olsaydınız Sizce Hayat Nasıl Olurdu?
|Üstün Zekalı Bir Çocuk Olsaydınız Sizce Hayat Nasıl Olurdu?
Arkadaşlar PADEM sitesinden aldığım yazıyı sizlerle paylaşıyorum.
Siz henüz küçük bir bebekken annenizin söylediklerini hemen kavrar, dünyada neler olup bittiğini hemen anlamaya başlar mıydınız? Ana okulda başladığınızda diğer çocuklar ile oynarken hemen farklı bir oyun kurar bir de tüm çocuklara bu oyunda istedikleri rolleri vererek mutlu eder ve sevilen lider mi olurdunuz acaba? Büyük ihtimalle birinci sınıfa geldiğinizde okumayı, yazmayı sayıları hatta toplama işlemini zaten biliyor olurdunuz, bununla da kalmaz fasulyeleri elinize alıp diğer çocuklara görsellerle toplama işlemini anlatıyor olurdunuz belki. Bu durumdan etkilenen sınıfın tatlı çocuğu da size hayran hayran bakıyor olabilirdi. Birinci sınıfa gelmeden önce burada öğretilmesi gereken her şeyi yalayıp yutmuş bu uslu çocuğu sınıf öğretmenin göz bebeği yapması da beklenen sondur tabii. Arkadaşlarınız harflerin seslerini öğrenirken sınıfın içinde a-a-a-bı-bı-bı-ce-ce-ce gibi garip sesler çıkarırken, sizin aklınızı Mısır Piramitlerinin yapımında kullanılan taşlar kurcalıyor olabilirdi örneğin. Sonra mı? Lise ve üniversite sınavlarında doğal olarak başarılı olur, en iyi okullarda okur, yeni arkadaş gruplarınızın zeki espriler yapan, kültürlü ve sevilen kişisi olmak işten bile olmazdı. Muhtemelen iyi okullarla ve farklı alanlardaki başarılarla dolu olması beklenen öz geçmişiniz ile başlangıç maaşı bile yüksek bir işe girer hatta piyasada olmayan bir iş alanı yaratarak kendi işinizin patronu olurdunuz. Bir gördüğünüzü unutmaz, okuduklarınızı adeta ezberler ve asla yanılmayan sezgileriniz sayesinde yaşam anlaşılmaz şekilde kolay olurdu belki.
Maalesef üstün zekâlı çocukların bu tabloya ulaşması işten bile değilken, gelişimsel özelliklerinin gerektirdiği bazı ihtiyaçları karşılanamadığında çocuklar bu tablodan epey uzak kalabiliyorlar. Bazı araştırmalar üstünlerin psikopatoloji geliştirme oranlarının normal zekâ seviyesine sahip olan yaşıtlarından daha düşük olduğuna (Aydın & Konyalıoğlu, 2011); ahlaki gelişimlerinin daha hızlı, fiziksel sağlık ve akademik başarılarının daha iyi olduğuna işaret etmelerine rağmen, üstün zekâlı ve yetenekli çocuk ve ergenlerin yine bu alanlarda ciddi şekilde zorlanabildiğini görüyoruz. Bazen bu olumsuz deneyimlerin izlerini uzun süre üzerilerinde taşıyabiliyorlar.
Farklı alanlarda sıra dışı yeteneğe sahip olan çocukların ebeveynleri ise tüm bu sürece yakinen tanıklık ediyor. Bazı ebeveynler çocuğunun diğer çocuklardan farklı olduğunu görüp bunu anlamlandıramazken, bazıları bunu bile fark edemeyebiliyor. Bu noktada ebeveynlerin çocuklarının gelişimine ve yeteneklerine duyarlı olmaları anlamlı olacaktır. Ancak bazen ebeveynler çocuklarındaki yeteneklerin farkına varsalar da bu yeteneklerin gelişmesi için neler yapacakları ve çocuklarına karşı geliştirebilecekleri sağlıklı tutumların neler olduğu hakkında karar vermekte güçlük çekmektedirler. Ebeveynlerin büyük kısmı ise, ‘bu şartları en azından yeterli derecede yerine getirme sorumluluğu hissettiklerini ancak bu konuda zorlandıklarını deyimi yerindeyse vicdani yük hissettiklerini’ ifade etmektedirler. Dolayısıyla bu özel grubun ebeveynleri içinde bulundukları süreçte desteğe ihtiyaç duyabilmektedir.
Üstün zekâlı ve yetenekli çocukların yaşamında okul ve öğretmenlerle geçen zaman oldukça geniştir. Bu süreçte öğretmenlerin rolü bu çocukların akademik performansının iyi olmasının yanı sıra özel ilgi alanlarındaki gelişimlerini de sağlamak olmalıdır. Bu ilgi alanı su altı dünyasından gezegenlere kadar birçok alana yönelik olabilir, çocuklar bu konularda çok sık soru sorabilir ve sordukları soruların içerikleri bazen yetişkinler için zorlayıcı olabilir. Normal zekâ düzeyinde pek çok çocuğun bulunduğu bir sınıfta birkaç üstün zekâlı çocuk ile ilgilenmek pek de kolay olmayabilir. Eğitimciler bu çocukların akademik yanlarını geliştirmeye çalışırken bir yandan da günlük pratikte onlarla iyi ilişkiler kurmak ve sürdürmekte bazı noktalarda güçlük yaşabilirler.
Üstün zekâlı çocukların karşılaşabilecekleri güçlükler :
Akademik yaşam
Bu çocuklar zihinsel gelişimlerine uygun eğitim almak ihtiyacı içindedirler. Normal düzeyde zekâya sahip öğrenciler için oluşturulmuş bir eğitim modeline, bu model çok başarılı olsa dahi, uyum sağlamakta güçlük çekebilirler. Normal düzeyde zekâya sahip olan yaşıtlarından hızlı öğrenen üstün zekâlı çocuklar, belirli bir bilgiyi ilk anlatıldığı sıralarda öğrendiklerinden bunu öğrenmek için daha fazla tekrara ihtiyaç duymamaktadırlar. Hatta yapılan tekrarlar öğrencilerin ilgilerini kaybetmelerine, konsantrasyonlarının bozulmasına ve dolayısıyla performanslarının düşmesine neden olabilmektedir. Literatürde bu duruma ‘düşük başarı sendromu’ (underachievement syndrome) adı verilmektedir (Delisle & Berger, 1990). Aslına bakarsanız, pek çok çocuk okuldaki derslerinde ilgisiz ve başarısız bulunduğu için bir rehber öğretmen ya da psikologa yönlendirilmekte ve üstün zekâlı adını alarak sırasına geri dönmektedir.
Sosyal yaşam
İlkokul çağındaki çocukların sosyal yaşamının önemli bölümünü okuldaki arkadaşları ile geçirdikleri vakit oluşturmaktadır. Ancak üstün zekâlı çocukların sosyal gelişimi normal zekâya sahip yaşıtlarından farklı ilerlemektedir. Örneğin, bu çocuklar, yaşıtlarından ziyade, kendilerinden büyük çocuklarla karmaşık oyunlar oynamaktan ve yetişkinlerle iletişim kurmaktan daha çok keyif alırlar; kurdukları oyunlarda lider olmakta ısrarcı olup bunun için diğer çocuklara baskıcı davranabilirler; çoğu zaman özel ilgi alanları olan tarih, uzay, arkeoloji gibi bilimsel konular üzerine konuşmak isteyebilirler. Bu sosyal gelişim özellikleri yaşıtları ile doyurucu iletişim kurmalarına engel oluşturabilmektedir.
Düşünün ki, siz futbol ya da sezon indirimlerinden bahsetmek isterken karşınızdaki kişi sürekli gezegenlerden bahsetmek istiyor, bu konuda tartışmalar açıyor ve sorular soruyor. Hatta bazen sizinle değil de etrafınızdaki yaşça büyük kişiler ile sohbet etmenin daha keyifli olduğunu size açıkça belirtiyor. Birkaç denemenin ardından bu kişi ile iletişim kurmakta güçlük yaşadığınızı fark edip, daha yakın bir ilişki kurmak ve sürdürmek için çabalamaktan vazgeçebilirsiniz. Böyle bir ilişki için bu son doğal ve anlaşılabilir gibi görünüyor. Hatta büyük ihtimalle karşınızdaki kişinin ‘bu son’u yaşadığı ilk ve tek kişi siz değilsinizdir. Karşınızdaki kişinin ayakkabılarını giyip dünyaya baktığınızda ise anlaşılmadığınızı, kendinizi anlatamadığınızı hissedebilir ve belki insanlara kendinizi anlatmaya çalışıp durmanın yararsız bir çaba olduğu kanısına varabilirsiniz. Üstün zekâlı çocuklar çevrelerindeki diğer çocuklar ile sağlıklı iletişim kuramadıklarında, mevcut potansiyel yeteneklerini açığa çıkarmakta ve kendilerini açıkça ifade etmekte zorlanır, kendilerini farklı ve dışarıda hissedebilirler. Bu gibi durumlar üstünlerin duygusal problemler yaşamasına da neden olabilir (Enç, 2011).
Duygusal Yaşam
Bu gruptaki çocuklar duygusal gelişim özellikleri nedeni ile bazı psikolojik güçlükler yaşayabilir (Enç, 2011). Akademik, sosyal ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanmaması halinde üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar ortalama zekâya sahip akranlarının yaşayacağından daha şiddetli engellenme hissi ve hayal kırıklığı yaşayabilir; aşırı uçlarda tepkiler (çevreye zarar vermek ya da içe kapanma) verebilir (Webb, 2002).
Yaşamdaki güçlüklerle baş etmek için bazı kaynaklar kullanırız. Bunlardan bazıları yakın arkadaşlarımız ve akademik başarımız olabilir. Ancak üstün zekâlı çocuklar iç dünyalarında yaşadıkları güçlükler ile mücadele etmek için bu kaynakların kapısını çalıp ses alamadığında bazı psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Literatürde düşük özgüven,aşırı heyecanlı olma, yoğun kaygı, depresyon (Fonseca, 2011), obsesif kompulsif bozukluk, yeme bozukluğuve intihar girişimi bu grupta en sık görülen sorunlardır.
Üstün zekânın kendini ifade etmesine ortam sağlanamadığında yaratıcı üretkenliği kaybolacak ve hayata katabileceği pek çok değer farkına bile varılmadan kaybolup gidecektir. Tüm bu muhtemel sorunların da kendilerine, ailelerine ve ülkeye katkıda bulunmaktan çok yük getireceği de açıktır. Bu nedenle üstün zekâlı çocukların karşılaşabileceği problemlerin ve bunların temelinde yatan sebeplerin farkında olmak, bunları önlemek ve çözüme kavuşturmak çok değerlidir. Bu özel ihtiyaç grubunun belirli konularda özel ilgiyi hak ettikleri konusunda birçok araştırmacı da hemfikir görünüyor.
Bu muhtemel sorunlar ve olumsuz etkileri ile başa çıkabilmek ve şu ilk tabloya ulaşabilmek için çok sayıda tekniğimiz var. Yurt dışında ve Türkiye’de üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar ile yapılan çalışmalarda edinilen deneyimler ve akademik birikim de bu özel gruba, ailelerine ve öğretmenlerine verilen psikolojik desteğin önemini gösteriyor.
Üstünler yeteneklerini sergileyebildiklerinde kendileri için hayati önemi olan başarı duygusunu tadarlar. Bu da motivasyonlarını ve performanslarını arttırmaktadır. Kendilerine bahşedilmiş olan sıra dışı yetenekleri kaybolup gitmekten kurtulurken, çocuklar kendilerini daha olumlu algılamaya başlayabilir. Bu da özgüvenlerini geliştirir. Kendini gerçekleştirme yolunda adımlar atan üstünler bunun olumlu etkilerini sosyal ve duygusal yaşamlarında da görebilirler. Böylece çocuklar üstün olmanın potansiyel dezavantajlarını yaşamak yerine, içlerinde var olan yetenekleri geliştirerek ideallerinin peşinden giden, kendileri ve dünyaya katkıda bulunan birer zenginlik haline gelebilir.