Üstün Zekâlı/Yetenekli Çocuklar ve İletişim – 3
|Üstün Zekâlı/Yetenekli Çocuklar ve İletişim – 3
Arkadaşlar özel yetenekli çocuklarımızın iç dünyalarına inmek onları daha iyi anlamak ve onlarla çok daha iyi iletişim bağı kurabilmek için Üzeyir Oğurlu ve Yavuz Yaman’ın birlikte hazırladıkları Üstün Zekâlı/Yetenekli Çocuklar ve İletişim başlıklı makalenin 1. ve 2. bölümlerini sizlerle paylaşmıştım. Şimdi de sizlerle çocuklarımızla daha iyi iletişim kurabilmek adına yapmamız gerekenleri anlatan Üstün Zekâlı/Yetenekli Çocuklar ve İletişim makalesinin 3. bölümünü paylaşıyorum.
İletişim İhtiyaçları ve İpuçları
Clark’ın (1997) Barbe’den (1954) aktardığına göre, zihinsel üstünlüğün pek kabul görmediği ortamlarda, üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar dünyaya uyum sağlamak için, üç yoldan birini seçme eğilimi gösterirler. Örneğin, gruptan kendilerini soyutlayabilirler. Bu genellikle eğitimin kendi düzeylerine göre ayarlanmadığı durumlarda ortaya çıkar. Diğer bir yol olarak kabul görme ve dikkat çekme çabası içinde gösterilerde bulunarak sınıfın palyaçosu durumuna gelebilirler. Davranış biçimleri başkaları tarafından “aptalca” ve “yersiz” olarak algılanabilir. Bu davranışları, onları öğretmenleri ve arkadaşları tarafından reddedilme veya “baş belâsı” olarak algılanma noktasına getirebilir. Bir üçüncü yol olarak da diğerlerini memnun ederek uysal davranma veya herkes gibi görünme çabası içinde, bildikleri halde soruları cevaplamayarak zekâlarının üstünlüğünü gizleyebilirler. Böylece bu yeteneğin kullanılmama sonucunda işlevinin de yok olma tehlikesi ortaya çıkabilir; bu hileli davranış sonucunda gelişme beslenemez. Bu davranış içinde olan üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar potansiyellerinin altında performans gösterebilirler.
Roedell (1984), riski azaltmak amacıyla, üstün zekâlı ve yetenekli bireylerin incindikleri alanları belirlemiş ve şöyle sıralamıştır:
• Aynı hızda gerçekleşmeyen gelişim
• Mükemmel olma eğilimi
• Yetişkinlerin beklentileri
• Yoğun duyarlılık
• Yabancılaşma
• Uygun olmayan çevre koşulları
• Rol çatışmaları
Tüm çocukların çevresindekilerle işbirliği içinde iletişim kurmaları için aşağıdaki yeterliliklere ihtiyaçları vardır:
• Duygularını iletme
• Bilgi verme
• Bilgi veya yardım isteme
• Duygularını yönetebilme
• Arkadaşlarıyla fikir ayrılıklarında anlaşabilme
• Yapıcı bir şekilde anlaşmazlıklarla baş edebilme
• Başkalarını incitmeden istediklerini başarabilme
• Sataşma ve zorbalık gibi kışkırtmalara tepki verme
• Diğer insanlardan istenilen cevapları çağrıştırma
• Otorite olan kişilerle uğraşma
Kısacası çocuklar dünyanın üzerlerindeki etkisi ve dünyaya etkileriyle uğraşmak için becerilere ihtiyaçları vardır. Arkadaşlık kurma, devam ettirme ve zenginleştirme için de bu becerileri kullanabilir (Porter, 1999). Üstün zekâlı ve yetenekli çocukların garip ve yalnız olmadıklarını bilmelerini sağlamak çok önemlidir (Davis&Rimm, 1998). Bu yüzden üstün zekâlı ve yetenekli çocuklara ve ailelere yapılacak danışmanlık aşağıdaki konularda yoğunlaşmalıdır: (Porter, 1999)
• Kendilerine ve başkalarına sağlıklı tutum ve duygu geliştirme
• Kendini bilme, anlama ve kabul
• İletişim becerileri eğitimi
• Stresle baş etme yolları
• Aile ve öğretmen eğitimi
Duygusal İletişimi Silverman (1993) üstün zekâlı ve yetenekli çocukların sadece farklı düşünmediklerini aynı zamanda farklı hissettiklerini belirtmiştir. Duygularına karşı olumsuz bir tutum çocuklar için yaralayıcı olmasına rağmen üstün zekâlı ve yetenekli çocuk daha fazla etkilenebilir çünkü çevresinde birçok aktivite bulunmakta, dikkatlerin birçoğu üzerinde odaklaşmakta ve sadece başarıları ödüllendirilip bilişsel becerilerine vurgu yapılmaktadır. Bundan dolayı üstün zekalı ve yetenekli bir çocuk için güvenli, tehdit edici olmayan ve geçerli bir şekilde duygularını ifade etme metotları geliştirmek büyük önem arz etmektedir. Birçok araştırma duygusal yoksunluk ortamında yetişmek ve yeterli kişiler arası ilgiyi görmemek ölçülen zekâ düzeylerinde düşüşe neden olduğunu göstermiştir (Marland,1972; Akt: Webb, Meckstroth ve Tolan, 1994).
Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar erken yaşta soyut ve ıraksak düşünce yeteneklerinin gelişmiş olmasından dolayı düşünme yolları diğerlerinden farklıdır. Etrafındaki insanlar genellikle bu farklılıklara katı bir şekilde tepki (genellikle eleştiri, kızgınlık ve alay gibi olumsuz) verirler. Algılarını ve yorumlarını ifade etme teşebbüsleri genellikle hayal kırıklığı oluşturduğu için üstün zekâlı ve yetenekliler duygu ve düşüncelerini kendilerinde saklamayı tercih edebilirler. Farklı düşünmek ve hissetmenin kabul edilebilir veya izin verilebilir bir şey olmadığını ve bir insan olarak temelde kendilerinde bir yanlışlık olduğu düşüncesine kapılabilirler. Üstün zekâlı ve yetenekli çocuk güçlü yanları olarak bildiği merak, hassasiyet ve yoğunluk gibi özelliklerinin problemlerin kaynağı olduğunun farkına vardığında bu hayal kırıklığı iyice artmaktadır (Webb, Meckstroth ve Tolan, 1994).
Bazı üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar özellikle de ergenler duyguları yokmuş gibi veya başkalarının ne düşündüğünü umursamaz gibi davranırlar. Böyle bir durumla karşılaştığınızda bunun bir aldatmaca olduğunu unutmamak gerekir çünkü her insanın duyguları vardır. Genellikle çocuklar duygularını inkâr ettiklerini ifade ettiklerinde kabul edilmeyeceğinden korktukları veya bunlarla baş etmek için çok hassas olduklarını ima ederler (Webb, Meckstroth ve Tolan, 1994).
Üstün zekâlı ve yetenekli çocukların akranlarına göre farklı duygusal özellikler sergilediği bilinmektedir. Öncellikle yaşadıkları çevre tarafından bu farklılıklar bilinip kabul edilmesi gerekir. Bu farklılıklara saygı duyularak bu çocuklarla iletişime geçildiğinde hem toplum kazanacaktır hem de birey olarak bu çocukların ruh sağlığı daha da iyi olacaktır. Başta aileler olmak üzere eğitimcilere, araştırmacılara, bilim insanlarına ve daha geniş ifadesiyle tüm topluma büyük görevler düşmektedir. Ailelerin, öğretmenlerin ve diğer yetişkinlerin üstün zekâlı ve yetenekli çocukların başarı ve sosyalleşme merdiveninde tırmanmalarında ellerinden tutmaları gerekir.