Zekanın Ölçümü Çocuktan Çocuğa Değişir
|Zekanın Ölçümü Çocuktan Çocuğa Değişir
Arkadaşlar Tunahan Coşkun’un yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Üstün zekâlı çocuklar nasıl anlaşılır? Bir çocuğun üstün zekâlı olup olmadığı kaç yaşından itibaren anlaşılabilir?
Bir Amerikalı eğitimci olan Joseph Renzulli, üstün zekâya en doğru tanımlardan birini getirmiştir. Şöyle ki; üstün bir bireyin, akranları arasında ‘genel yetenek’ (zekâ testleri), ‘üretkenlik’ (özgünlük ve esneklik), ‘motivasyon’ (sebat ve dikkati sürdürebilme) becerilerinde belirli bir ileriliğe sahip olması gerekir. Doğru bir sınıflama, bu üç özelliğin objektif bir değerlendirmesi sonucunda belirlenebilir.
Bir bireyin üstün zekâya sahip olup olmadığını belirlemek için yapılması gereken ilk şey, objektif bir zekâ testi uygulamasıdır. Zekâ testleri, test eğitimini tamamlamış psikologlar ve psikolojik danışmanlar tarafından uygulanabilir. Bu testler ülkemizde Stanford Binet, WISC-R ve CAS isimleriyle bilinir.
Zekânın ölçümü çocuktan çocuğa değişir. Esas olarak zekâ düzeyinin 2 yaşından itibaren ölçülmesi mümkündür. Fakat bunu doğru anlayabilmek için zekânın ölçümünü ve yorumunu sağlayan ölçeklerin yapısına bakmakta fayda vardır.
Anneler ve babalar çocukları biraz hızlı yürümeye, konuşmaya başladığında ya da akıllı telefonun kilidini açtığında ‘galiba üstün zekâlı’ diyerek tepki veriyor. Aileleri, çocuklarının üstün zekâlı olduğunu düşündürtmesi konusunda en çok ne yanıltıyor? Mesela hiperaktivite ile üstün zekâlı olmak arasında belli özellikler var mı?
Çocukların telefon ve bilgisayar kullanımındaki, kavrayış hızları, astronomi, bilimsel deneyler ve dinozorlara olan ilgi ve merakları, fazla ve ilginç sorular sormaları, sözcük kullanımındaki fonksiyonaliteleri, aşırı hareketlilikleri; aileleri, çocuklarının üstün olabileceği konusunda şüphelenmeye sevk edebiliyor. Fakat doğru bir saptama, ancak objektif bir zekâ testi ve eşliğinde, testöre verilecek doğru ve yansız bir anamnez (çocuğun ve ailenin geçmiş öyküsü) ile mümkün olur. Ancak bilinmelidir ki; yukarıdaki özelliklere sahip her çocuk üstündür anlamına gelmez. ‘Bizim çocuğumuz çok hareketli, yerinde durmuyor, sürekli araştırıyor.’ şeklinde ifadeye sahip ailelerin çocukları, bazen üstün tanısı da alabilir. Ancak burada ‘DEHB’ olarak bilinen, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğundan da şüphelenilmeli, test uygulamasının yanında, bir çocuk psikiyatristinin tetkiki de gerekli görülmelidir.
Üstün zekâlı çocukların eğitimi nasıl olmalı?
Üstünlerin eğitimlerindeki büyük farklılıklardan bir diğeri de müfredatın onların ihtiyaçlarınca zenginleştirilmesi gerekliliğidir. Normal gelişim düzeyi itibari ile hazırlanmış olan müfredatlar bu çocuklar için genel olarak yüzeysel ve yetersiz kalır, eğitimciler tarafından müfredatın içi detay ve ayrıntı bilgilerle, başka yaklaşımlarla zenginleştirilmelidir. Yine bununla beraber çocukların ilgi ve yeteneklerini geliştirmek adına eğitimi genel manada da zenginleştirebilmek gerekir ki bu çalışmalar günümüzde atölye çalışmaları ile anılmaya başlandı. Bu çalışmalarda çocuklar bilim-deney, astronomi ve uzay bilimi, sıra dışı düşünme, drama, görsel sanatlar, gastronomi, genetik, zekâ oyunları gibi farklı konularda çalışmalara devam ediyorlar.
ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUĞA UYGUN EĞİTİM VERİLMEZSE PROBLEM OLUR
Bu çocukların eğitimleri uygun okullarda yapılmazsa sonuçları neler olur?
Uygun okul ifadesi ile aynı anda uygun öğretmen ifadesini de düşünmek durumundayız. Çünkü uygun okul (imkanlarıyla yeterli) ama uygun olmayan öğretmen olursa ya da evet uygun öğretmen ama uygun olmayan okul olursa, her iki durumda da ne yazık ki ciddi olumsuzluklar yaşanabilir. Konu eğitim ve bireyin başarısı olunca birçok değişken bir arada değerlendirilmek durumundadır. Yani çocuğun ailesi, okulu ve sosyal çevresi ile onun hayatında etkili olan insanları beraber düşünmek gerekir. Ama diğer durumları makul kabul ederek konuyu okul üzerine odaklarsak, uygun bir okul ortamında eğitim verilmezse bu çocuklar devletinin başına bir problem olarak çıkabilir ya da yetenek ve beceri düzeyleri azalmış, özünde lider ruhlu olmasına rağmen özgüvenini yitirmiş, ürkek, kendisini toplumdan soyutlamış ya da soyutlatılmış bir birey olarak da karşımıza gelebilir. Tabi ki bu söylediklerimiz telaşa neden olmamalıdır. Her özel eğitim almayan çocuk bu duruma gelecek diye bir şey yok; ama bu şekilde sonuçlanması ya da sonuçlanmaması öncelikle anne babanın tutum ve yaklaşımlarıyla şekillenir.
Üstün zekâlı çocukların eğitiminde en büyük farklılıklar neler?
Akran zenginliği, zihinsel doygunluk ve beceri odaklı eğitim. Öncelikle akran zenginliğinin sağlanması, bunun bir iki ana nedeni; bireyin yetişmesi sadece zihinsel bir durum değil hatta daha birey sosyal bir varlık olduğundan duygusal ve sosyal gelişim yaşamda mutlu olmak için daha büyük bir mesele. Üstün zekâlı çocukların bazıları yaşadıkları deneyimler sonucu kendisini toplumdan üstte görüp zarar verici bir özgüvene sahip olabiliyorlar ya da toplumdan farklı olduklarını düşünüp kendilerinde kusur var zannediyorlar. Eğer doğru şekilde bu özel çocuklar bir araya getirilirse daha sağlıklı bir duygusal ve sosyal gelişim sağlanabilir. Zihinsel doygunluk ve beceri odaklı eğitim ise üstün zekâlılığın eğitime aktarımında en önemli faktördür.
ÜSTÜN ÇOCUKLARA ÖZEL İMTİYAZLAR TANIMAMALIYIZ
Bu çocukların okulda aldıkları eğitim yeterli mi yoksa ailelerin de dikkat etmesi gereken belli maddeler var mı?
Üstün çocuklara üstünlüklerinden dolayı özel imtiyazlar tanımamalıyız. Yeterli değildir ancak ilerleme kaydeden çalışmaları son zamanlarda görmekteyiz. Eğitim maalesef öğretimle karıştırıldığı için problemler peşi sıra gelir.
Anne babaların yapması gereken en önemli şey onların diğerlerinden farklı olmadığını sadece belirli özelliklerinin daha fazla geliştiğini kabul etmektir. Normal çocukların sergilemiş olduğu her davranışı üstün çocukların da gösterebileceğini asla unutmamalıyız. Onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek ortamlar oluşturarak mutlaka profesyonel bir yardım almalıyız. Çocuğumuza dengeli bir yaşam alanı oluşturarak onu bütün yönlerden gelişebileceği etkinliklere dâhil etmeliyiz. Üstün çocukların en önemli özelliklerinden biri de meraktır. Bazen yetişkinler çocuklarının sorularını yanıtlamakta zorlanabilirler. Böyle durumlarda çocuğa karşı tepkisiz kalmak yerine, çocuklarının gereksinimini karşılayacak başka çözüm yolları bulmalıdırlar. Örneğin, kitaplardan, ansiklopedilerden ve uzman kişilerden faydalanmak gibi. Çocuklarımıza tutarlı bir disiplin uygulamalıyız.