Zekayı Mı Ticari Yaptılar ,Yoksa Çocukları Yarış Atı mı?
|Zekayı Mı Ticari Yaptılar ,Yoksa Çocukları Yarış Atı mı?
İstanbul’da büyük bir alış veriş merkezinde, büyük bir kitapçıda “üstün yetenekli çocuklarla ilgili kitabınız var mı?” diye sorduğumda, sadece önceden okumuş olduğum iki kitap adı verildi ve sonra bir de bunlar var denilerek Bilsem kitaplarına yönlendirildim. Çocuğumun yaşı dolayısıyla o gün konunun üzerinde durmamıştım.
İnternet üzerinde de üstün yetenekli çocuklarla ilgili yaptığım araştırmalarda, Google ‘nin başında, sonunda sağında “beni çocuğuna almalısın, zekası anca öyle gelişir” diye bas bas bağırıp sayfalarını açmamı isteyen reklam siteleriyle karşılaştım. Açtım, inceledim. O kadar farklı materyaller, hiç tanımadığım bilmediğim oyunlar çeşit çeşit… Ve orta halli bir aile için şartları zorlasa bile pahallı denilecek fiyatlar… Üstüne üstlük stokta kalmamıştır yazısı… İnsan ister istemez “stokta kalmamış mı? Demek ki herkes çocuğuna almış, benim çocuğum geri mi kalıyor?” psikolojisine giriyor. Tüm aileler için durum böyle. Ancak özel yetenekli üstün zekalı çocuklar ve aileleri için durum biraz daha farklı. Çünkü normal bir çocuk bu materyallerle olması gerekeni yaparken, özel yetenekli bir çocuk sorgulayarak, araştırarak, deneyerek , daha önce yapılmamışı yapmayı dener. Bu bakımdan özel yetenekli çocuklar için materyalin ve sunulan imkanların önemi normal bir çocuğa nazaran çok daha büyük bir önem arz eder. Hele ki, okul hayatında onu anlamaya çalışmayan, onun farklılığını görmezden gelen öğretmen ve arkadaşlara sahip bir çocuksa…
Bunu bilen ve ailelerin çocukları üstündeki hassasiyetlerini nakite çevirmek isteyen kısaca “zekayı ticari” yapan bir çok kurum ortaya çıktı. Tabi bu işi hakkıyla yapan, gerçekten çocuklar için uğraşan kurumları tenzih ederek konuşuyorum.
Özel yetenekli üstün zekalı çocuklara sunulan ucuz imkanlar, materyaller, okullar çok ama çok kısıtlı. Her yerde bu çocuklar özel eğitim almalı denirken, üstün zekalı çocuklar için bir gereksinim olan her eğitimin ucu maddiyata dayanıyor. Atölye eğitimi deseniz, 1 saat atölye eğitim ücreti, 2 günlük çalışmasına bedel aileler var. Bu aileler nasıl okul dışı destek versinler çocuklarına? Tek ümitleri BİLSEM olan o kadar çok ailemiz var ki… Ailesinin sağlayamadığı imkanları BİLSEM ‘de yaşamak isteyen o kadar özel yetenekli çocuğumuz var ki…
Öncelikle öğretmenlerimiz eğitimli ve duyarlı olmalı… Üstün zekalı çocuğu farkedebilmeliler. BİLSEM Sınavı’na da sadece üstün olduklarına inandıkları çocukları kayıt etmeliler. Çalışan, her soruyu yapan, parlak çocukları değil. Parlak çocuklar zaten başarılı çocuklardır, potansiyelleri çalışmaya odaklıdır.
Parlak çocuk ve üstün yetenekli çocuk arasında farklar vardır.
-Üstün yetenekli çocuk büyük bir merak içinde soru sorarken, parlak çocuk konularla ilgilidir ve soruların cevabını bilir.
-Üstün yetenekli çocuk saçma olarak nitelendirilen garip düşüncelere sahipken, parlak çocuk parlak düşünceleriyle karşımıza çıkar.
– Üstün yetenekli çocuk öğretmenini dinlemez görünür, hareket halindedir ancak sorulan sorulara doğru yanıt verir, parlak çocuk ise çok çalışır.
-Üstün yetenekli çocuk soruları sorgularken, parlak çocuk sorulara cevap verir
– Üstün yetenekli çocuk konular hakkında düşüncelerini açıkça söylerken duygusal tepkiler verir ancak parlak çocuk konuları ilgiyle dinler.
– Üstün yetenekli çocuk bir çok farklı konu hakkında bilgiye sahipken, parlak çocuk çok kolay öğrenir.
-Üstün yetenekli çocuk 1-2 tekrardan sonra ustalaşırken, parlak çocuk aynı seviyeye ulaşmak için 8-10 kez tekrar yapar.
– Üstün yetenekli çocuk yaşça büyük kişilerle iletişim kurmaktan keyif alırken, parlak çocuk yaşıtlarıyla mutlu olur.
– Üstün yetenekli çocuk için proje tasarlamak ne kadar büyük zevkse, parlak çocuk için ödevlerini bitirmek daha önemlidir.
-Üstün yetenekli çocuk yeni tasarımlar yaparken, parlak çocuk ayrıntılarıyla hatasız kopyalama yapar.
– üstün yetenekli çocuk verilen bilgileri kendine göre değerlendirip değiştirirken, parlak çocuk bilgiyi olduğu gibi kabullenir.
-üstün yetenekli çocuk sürekli olarak kendini eleştirir öğrendiklerini sorgular, parlak çocuk ise öğrendiklerinden memnundur.
Öğretmenlerimiz bu özelliklere dikkat edip, parlak çocukla üstün zekalı çocuk ayrımını yapabilmelidirler. Bir öğretmen hayatı boyunca onlarca parlak öğrenciyle karşılaşabilir ancak tüm öğretim hayatı boyunca bir yada iki üstün zekalı öğrencisi olur.
Öğretmenlerimizin aday gösterdiği çocuk sayısı artınca ve bazı velilerin de egoları ağır basınca, BİLSEM Hazırlık Kitapları, BİLSEM için online eğitim veren sitelerin açılması ve tüm sınavlarda olduğu gibi BİLSEM için çocukların tabiri caizse yarış atına çevrilmesi kaçınılmaz oldu. Yüksek potansiyelli çocuklarımızı sınav sınav diyerek, küçücük yaşta köreltmeye gerek var mı? Onların özgür düşünceye ihtiyacı varken, soru kalıpları arasında sıkıştırmak ne kadar doğru?
Yıldıray Çamdeviren’in dediği gibi; Küçücük bir ışık parıltısı, üstün yetenekli bir çocuğun güneşi olabilir. Onların güneşini engelleyen bulutları yok edebilmek bazen her şeyden önemli olmalıdır.
Sema BEKLER